Kapım güm güm vuruldu. Neye uğradığını şaşırırken, küçük penceremden refleksle uzaklaştım.
"Evet?" Diye seslendim dışarıdaki bedene. Direkt olarak açmak gibi bir düşüncem asla ama asla yoktu.
"Kaptan seni istiyor." Konuşan kişi Albert'ti. Her ne kadar hayatını kurtardığım biri de olsa ona hala güveniyor sayılmazdım. Bu yüzden olduğum yerde dikilmeye devam ettim.
"Neden?"
"Kendin sormalısın. Kaptan'ı sorgulayacak kişi ben değilim."
"Tamam birazdan gelirim. Git sen." Kapıdan uzaklaştığıdan emin olmak istemiştim. Fakat o, belli ki bunu istemiyordu.
"Şimdi istiyor. Seni götürmemi istedi."
Yalan söyleyip söylemediğini tahmin etmek zordu. Albert her ne kadar o fırtınadan sonra bana karşı olan tavırlarında büyük bir değişime gitsede beni tehdit eden korsan yüzünden hepsine karşı çok şüpheciydim.
O anı hatırlamak tekrar nefes alamıyormuş gibi hissetmeme sebep oldu. Elim, boğazımda olmadığını bildiğim ama boğulmama sebep olan hayali ellere gitti. İki gecedir nefes nefese uyanmama sebep olan kabus sanki ben uyanıkken tekrarlanmış gibiydi.
"Elizabeth eğer kapıyı açmazsan kırmak zorunda kalacağım." Albert sabrı taşmak üzereymiş gibi homurdandı.
Cesur davranmaya çalıştım. Bu odadan bir şekilde çıkmak zorunda kalacaktım. Bunu Kaptan'ın isteği ile yapıyor olmak aslında çok fena bir bahane değildi. Eğer birilerini yine istemeden, sırf karşılarına çıktım diye sinirlendirirsem bunu bahane olarak öne sürebilirdim...
Anahtarı çevirdim ve kapı kulpunu usulca indirdim. Albert karşı duvarın önünde yeri seyrederek beni bekliyordu.
"Sonunda." Başıyla merdivenleri işaret etti. "Düş önüme. Dümenin olduğu odada seni bekliyor."
"O neden gelmedi de seni gönderdi?" Sırf sohbet olsun diye sormuştum. Ancak kelimeler dudaklarımdan döküldüğü an ne kadar absürt bir şey sorduğumu fark edebilmiştim.
"Dalga geçiyor olmalısın..." Hırıltılı bir gülücük boğazından yükseldi. "Kaptan'ın kapına dayanması kadar saçma bir durum düşünebiliyor musun? Onu alt güverteye bile çok nadir girip çıkarken görürüm."
Ama beni yatırmak için inmişti...
Sesli düşünmekten kaçındım. Zaten yolumuz çok uzun olmadığı için neredeyse kimse ile karşılaşmadan dümenin olduğu kata ulaştık. Gözlerim bir anlığına beni boğazımdan yaralayan korsanın öldüğü yere takıldı. Fakat bu çok uzun sürmedi.
Albert öne uzandı ve kapıyı açarak beni sırtımdan iteledi.
Neyseki sözlerinde dürüsttü.
Kaptan dümenin başında bir sandalyede oturmuş karanlıktan dolayı hiçbir şey gözükmeyen ufuğa bakıyordu. Bir bacağını dizinin üzerine atmış, cebine sokmadığı eli ile de ayak bileğini yakalamıştı. Başında her zamanki üçgen şapkası, üzerinde ise onda görmeye alışık olmadığım oldukça koyu renkli kıyafetler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yelkenler Fora (Kitap-1)
AdventureBu korsan gemisine adım attığım an her şeyin çok zor olacağını biliyordum. Onlarca erkek korsanın arasında özgürlüğüm için koşuşturup duracaktım. Ancak şikayetçi değildim. Yolun sonu öylesine güzeldi ki yol umurumda bile değildi. Tek istediğim şe...