hisler beklentilerin yansımasıdır

35 7 16
                                    



"hyunjin! kapıyı aç, demek bu kimseyle samimi olmak istemiyorum havaların yalnızca banaydı!"

binanın dışından gelen ses tahmin edebileceğiniz üzere jisunga ait. kendisi alacaklı gibi zile basarken bir yandan da söylenmeyi ihmal etmiyor.

"ne var jisung?" diyorum sonunda kapıyı açtığımda.

kaşları çatık ve elini beline yaslayan jisung sesini yükselterek konuşuyor. "aşk olsun sana hyunjin! ben bin defa kapına geliyorum da bana yanaşmıyorsun, elin oğluyla hemencecik anlaşıyorsun."

aslında jisungun buna kafayı neden taktığını anlamıyorum ancak sahiden iki yıldır benimle yakın olmak için elinden geleni yapıyor. önceleri umursamazken sonrasında çabaları garip geliyor. üstelik ona karşı takındığım bir tavır da yok.

"seninle de anlaşıyorum ya jisung." diyorum ve onu içeri davet eder gibi kenara çekiliyorum.

yüzü yumuşarken gülüp içeri geçiyor. "şurayı bir havalandırsan." diyor koltuğa otururken.

omuz silkip iki sigara çıkarıyorum ikimize. ateşledikten sonra konuşuyorum. "minhonun da ağzında bakla ıslanmıyor."

gülüyor. "manitası geldiği için pek bir heyecanlı zaten." şaşırıyorum çünkü bu bilgiden haberdar değilim. "manitası?"

"chan işte, karşılaşmışsın sanırım dün."

şaşkınlıkla bakakalıyorum. ev arkadaşının bir erkekle sevgili olmasından oldukça rahat bir biçimde bahsediyor. çevremde böyle insanlar olmadığından fazlasıyla yabancıyım elbette bu tür ilişkilere.

"ne şaşırdın, homofobik değilsin değil mi?"

kendime homofobik demem elbette ancak çok da normal karşılayamıyorum elbette bunu.

"hayır, sadece şaşırdım." jisung sigarayı ciğerlerine doldururken gülüyor. "gay gibi görünmüyor değil mi? ben bile daha gay duruyorum minhodan."

omuz silkiyorum. gaylerin nasıl göründüğünü merak ettiğimi sanmıyorum açıkçası.

"tatlılar ama, chan minhoya enayi fazlasıyla."

"nasıl başlamış ki ilişkileri?" diye soruyorum merakla. "ilgini çekti galiba... minho platonikti chan'a lisedeyken. kimseye de anlatmıyordu ama ben anlamıştım çok zeki olduğumdan. kaç sene sevdi kendi halinde... sonra chan anladı sanırım bir şeyleri mesafe koymak istedi. üniversiteye başlayınca da minhonun eksikliğini hissetmiş bunun arkadaşlık olmadığını anlamış. öyle söylüyor yani..."

daha önce kız arkadaşlarım olsa da hiçbirisine böyle hisler beslemediğimden garipsiyorum minhonun yıllar boyu birisine bu kadar aşık olmasını. bana sorarsanız bir çoğu aptal uydurması gibi geliyor bu hislerin.

"aileleri ne diyor bu duruma?" dedikoducu teyzeler gibi göründüğümün farkındayım ancak sahiden merak ediyorum olan biteni.

"minho artık ailesiyle görüşmüyor, chan'nın ailesi hoşgörüyle karşıladı ama..." sahiden üzülüyorum minhonun durumuna. önce yıllar boyu sevgisini içinde taşıyor sonra mutlu olduğu anda öz ailesini kaydediyor.

"aman, öyle ailenin desteği de olmaz olsun!" diye ekliyor jisung. "öyle deme, minho onlarla büyüdü sonuçta, kim bilir ne kadar hissetmiştir eksikliklerini."

jisung durgunca yüzüme bakıyor. "öyle tabi de yine de geri kalan ömründe mutsuz yaşamasındansa böylesi daha iyi." kafamı sallıyorum.

"yine de bu mahallede dikkatli olsunlar, herkes dedikodu peşinde." alayla yüzüme bakıyor. "dün kıyafet yorumlarken sen de onlardan olmuşsun ya neyse!"

öğlen ayartması | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin