umutlanmak da sadece bir tercih olabilir

61 7 27
                                    



"hyunjin, şuna bak!" jeongin ilerideki poligonu gösterirken heyecanla zıplıyor. "oynayalım mı, ne olur?"

koluma tutunup bana o ısrarcı bakışlarını gönderirken oynamak dışında bir seçeneğimin olduğunu da sanmıyorum. kafamı sallayarak onaylıyorum onu.

"benim atışlarım çok iyidir, yarışa var mısın? en çok balon patlatan yemek ısmarlar." iddialı tavırları beni güldürse de bir şey demeden atış noktasına ilerliyorum.

"ağlayacaksın hwang hyunjin." diyor elindeki silaha nişan alırken. bana bakmıyorken onu izlemenin sefasını sürüyorum, atış yaptıkça hafif sendeliyor. tek gözünü kısıp belirli aralıklarla basıyor tetiğe.

"20'de 17... fena sayılmaz." diyor bitirdiğinde. geri çekilip silahı bana uzatıyor. oyunbaz gözlerine karşılık gülmeden edemiyorum.

nişan alıp arka arkaya sıktığımda ondan daha fazla sayımın olduğunu görebiliyorum. saniyeler içinde geri çekilip yüzüne bakıyorum. "20 de 19. ders almak istersen ulaşırsın." diyip göz kırpıyorum. amacım flört etmek değil ancak her göz kırptığımda jeonginin kızarması flört ediyormuşuz gibi hissettiriyor. bakışlarını kaçırıp mırıldanıyor.

"sadece şans." bunu diyeceğini bilecek kadar iyi tanıyorum onu.

"ee jeongin, ödülüm nedir?" kaşlarını çatıp cevaplıyor. "yemek dedik ya, ısmarlarız bir ara."

"cık, başka bir ödül istiyorum." mesela alıp beni uzun bir süre öpmeni. bu hayal kafamı doldurduğunda bile kalp ritimlerimde bozulmalar yaşanıyor.

"mızıkçılık yapma, her oyun oynadığımızda bunu yapıyorsun!" yirmi iki yaşında bireyler değil de dokuz on yaşlarındaki çocuklar gibiyiz ancak bir şikayetim yok.

"ağlama tamam, çok çalışırsan sen de kazanabilirsin." omzuma hafifçe vuruyor. ben de sanki vurduğu yer acıyormuş gibi yüzümü buruşturarak kolumu tutuyorum. "ahh!'

"hyunjin, o kadar hızlı vurmadım! acıyor mu?" diyor telaşla. yüzüne bakmadan kafamı sallıyorum.

"buz tutalım gel!" diye beni yönlendirmek istediğinde durduruyorum onu. "öpersen geçermiş."

jeongin kafasını kaldırıp yüzüme bakıyor. "yalancı..."
yine de oyunumu bozmadan öylece duruyorum.

öpmesini beklemiyorum elbette ancak jeongin bana doğru bir adım atıp kafasını omzuma yaklaştırdığında kalbim tekliyor. o ise kafasını sertçe omzuma geçiriyor.

"yer miyim bu numarayı?" diyor gülerken. ben ise bozuluyorum birkaç saniye. elimi omzumdan çekip suratımı asıyorum.

"küstün mü hemencecik?" diyor alayla gülümserken. cevap vermeyip ilerliyorum. "hyunjin! küstün mü gerçekten?"

arkamdan seslenişine omuz silkiyorum. sahiden öpeceğini sanıp umutlandığımdan öpmeyişine kırılıyorum aslında bir nebze.

kolumdan tutup durduruyor beni ve hızlıca önüme geçiyor. "üzüleceğini düşünmemiştim ki..." diye mırıldanıyor. yine cevap vermiyorum.

sonra bir anda yükselip dudaklarını yanağıma bastırıyor. bu öyle hızlı gerçekleşiyor ki gerçekliğini sorguluyorum. dudaklarını tenimde hissetmemle öptüğü yer karıncalanıyor. kalbim bir koşu bandına çıkmışım gibi çarpıyor göğüs kafesime.

"özür dilerim." diyor kızaran yanaklarıyla bakışlarını benden kaçıran jeongin.

bir aptal gibi sırıtmaya başlıyorum sonra. elimle diğer yanağımı işaret edip "burayı da." diyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

öğlen ayartması | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin