Onlarca yaşanmışlık vardı.Dilimde tüy kalmamıştı anneme yalvarmaktan.Susuyordu,o hep susuyordu ben hep yalvarıyordum ' gitme!' ' annecim söz asla seni kıracak birşey yapmayacağım!' diyerek ağlıyor,ayaklarına sarılıyordum.Onlarca kelime sarf etmiştim,gitmeyeceğine inanarak uyumuştum.Uyutulmuştum.
Terasta ellerimi korkuluğa dayamış bahçeye bakıyordum,çimenlerle kaplı olan lüks bir evdi Eylül'lerin evi.Çok hoştu manzarası,doğaya yakındı.
Telefonuma ikide bir bildirim ve bilmediğim numaralar düşmeye başlayınca Eylül sinirle almış,çekmecelerden birinin içine atmıştı.Rüzgarın savurduğu saçlarımı parmaklarımla kulağımın arkasına sıkıştırıp,derin bir nefes aldım.Yaşadıklarım yoruyordu beni,beni anlmalarını beklerken hep başka bir konuya sapıyor,yaptığım iş elime yüzüme bulaşıyordu.
Aldığım nefesler bana yetmezmiş gibi daha fazla nefes alma ihtiyacı hissediyordum.Annemin bugünki halleri geldi gözlerime.Sarılmıştı bana,okşamaya kalkmıştı saçlarımı.Sarmıştı sıkı sıkya belimi, gitmemi istemiyormuş gibi,sanki Zoraki bulmuştu beni ve kaybetmek istemiyormuş gibi.Ama onun atladığı çok önemli birşey vardı.
Ben ondan çoktan gittmiştim.O sadece biraz geç görmüştü...Arkamdaki terasın kapısı yavaşça açılınca gözümdeki yaşı sildim ve arkamı dönmeden derin bir nefes aldım.Sesimi güçlü tutmaya çalışarak arkamı döndüğümde Eylül kapıya yaslanmış ellerini göğsünde sarıp bana bakıyordu.Dudaklarını öne doğru büzmüştü.Bu haline yarım ağız gülerek baktım.O ise gözündeki yaşı görmemmi ismemezcesine hızlı adam atarak beni kollarının arasına aldı ve " kıyamam,çiceğim benim" dedi.Kollarımı ona dolayıp sarıldım.
Bir müddet böyle durduktan sonra benden ayrıldı ve gözlerindeki yaşları silerek konuştu." Aa! Bu maskaraya ne kadar para verdim,hemende aktı! Kazıkçılar ne olacak." dedi.Bu haline gülerek karşılık verirken oda kolumun altına girerek "hadi,hadi yemeğe" dedi.
Gülümseyerek lavaboya girdim ve elime yüzüme su çarpıp,saçlarımı yukarıdan güzelce bir topuz yapıp,tacımıda saçlarımın üzerinden itekleyerek taktım.Eylül çoktan aşağıya indiği için bende aşağıya indim ve direkt mutfağa girerek Emine teyzenin yanına gittim ve " Emine teyze,ne kadar çok şey yapmışsın böyle" dedim masadaki onlarca yemeğe bakarak.Hepside ağız sulandırıcı görünüyordu.
Emine teyze ellerini kurutarak " olurmu kuzum.Kırk yılın başı bize geliyorsun tabii döktüreceğim,hadi eşyaları taşıda içerideki masaya Zeki amcan gelir birazdan" dedi.
Hemen bı kaç bişey alıp masaya taşımaya başladım.Ben yemekleri masaya yerleştirirken Erdem ve Elif aşağıya iniyorlardı.Tabii o sıra birbirlerine bulaşmasalar olurmu?!Ben yemekleri yerleştirmeyi bitirdiğim sıra,kapı çalmıştı.Kapıyı "ben bakarım!" diyen Eylül açarken bende mutfaktaki ekmekliği alarak içeri geçmiştim.
Kapıdan içeriye Zeki amca girmiş ve " of,bu ne güzel bir koku böyle" diyerek acele acele ceketini çıkarıyordu.Bu haline istemsiz gülmüştüm.Bakışları Eylül'ün biraz gerisinde duran bana takılınıca şaşırdı,ardından yanıma doğru gelerek yanağımdan makas aldı ve " amcaların güzeli,nasılsın?" deyip kafamı kollarının altına almıştı.
Ben bu halime sitem ederken o da burnuma bir fiske vurmuştu "bizi unutun sanmıştık bizde" dedi.Hemen onun kollarının altından çıkıp konuştum " Zeki amca olurmu? Ben sizi nasıl unuturum.Siz benim ikinci ailemsizin nasıl unuturum ben!" dedim.
Zeki amca dudak kıvırıp " kırıldım ben bikere" dedi ve ayağına giydiği terlikleri şaklata şaklata masaya doğru ilerledi ve öyle bir bakış attı ki ben dahil masadaki herkes gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN
Teen FictionGözümden bir yaş amansızca aktı.Babam o göz yaşımı gördüğü gibi suratıma sert bir tokat attı.Suratım sol omuzuma doğru düştü.Canım yanıyordu.Çenemden aşağıya doğru süzülen sıcak sıvı gözyaşım değil kanımdı.Dudağımı patlatmıştı.Gözlerimi sımsıkı yumd...