SÖZ

10 2 0
                                    

Beyin fırtınası hiç bir işe yaramamıştı. Aklımaza gelen fikirlerin en mantıklısı telefon ile birilerini aramaktı ama şu an bu imkansızdı. En azından telefonlarımızı şarjı bitmesin.

"Bence bir tane telefonun flaşı yeter içeriyi aydınlatmak için."

"Aynen telefonlarımızın şarjını bitirmeyelim."

Atakan bunu söyleyip telefonuna uzandı.

"Benimkinin şarjı %90. Benimki açık kalsın siz kapatın."

Herkes aynı anda telefonlarına uzandı.

"Off, sabah oynamayacaktım ya! Şarjım %45!"

"Benimki de çok az."

Benimkinin şarjı hala %79'du. Birçoğu sabah oynadıkları ya da şarj etmedikleri için sızlanıyorlardı. Hakan öyle bir haldeydi ki sanki aklı başka yerdeydi. Gerçi hangimizin aklı buradaydı ki? Buse'de kalmıştı aklımız.

"Ben dayanamıyorum!"

Hakan bunu söylerken ellerini kahverengi şaçına geçirmişti. Onu teselli de edemiyorduk. Hepimiz Buse için üzülüyorduk ama Hakan'ınki çok farklıydı. Sınıfta kimseye söylemesede anlaşılıyordu. Sırılsıklam aşıktı Buse'ye. Gözlerinden, davranışlarından okunuyordu. Buse güldüğünde onun da gözleri gülüyordu. Üzüldüğünde bir suçlu arıyordu. Sanki birine kızmaz ise Buse hep üzgün kalacak asla derdini söylemeyecek gibi. Buse çok sessiz bir kızdı. Öyle çok konuşmazdı. Sarı saçı ve sanki bir çekiçle vurulmuş gibi duran kırık mavi gözleri çok güzeldi. Halk arasında ki tabir bana da bulaşmıştı. Sarışın ve mavi gözlüler her zaman güzeldir.

"Yapabileceğimiz bir şey yok Hakan."

Hakan Burak'a sanki bir hayalet görmüş gibi bakıyordu.

"Oğlum niye anlamak istemiyorsun?! Aylin aynı durumda olsaydı ne yapardın?"

Anında mırıltılar yükseldi.

"Hadi canım!"

"Yakışıyorlar."

"Bir ben mi kaldım be?"

Hadi ama! Kimse anlamamış mıydı? Çok barizdi.

Burak'a baktığımda yüzünde tek bir mimik bile yoktu. Sanki bu soru onun içinde bir şeyleri canlandırmamıştı. Yüzü duvar gibiydi. En azından gözlerinde bir korku olmalıydı. O da yoktu!

Benim ona baktığımı anlamış gibi bana baktı. Onun solunda kalıyordum. Sertçe yutkunduğunda burada bir şeylerin ters gittiğini anladım. Şimdi o korkuyu gözlerinde görüyordum. Ne yani Aylin'e olan duygularını anlaması için bana mı bakması gerek? Salak mısın Kardelen ya da kör? Hiç kimse ile uzun süre göz teması kuramadığım için gözlerimi kaçırdım. O da Hakan'a dönmüştü. Az önce ne olmuştu öyle?

"Düşünürsem delireceğimi biliyorum."

Aylin duyduğu cevaptan memnun kalmış gibi sanki mümkünmüş gibi daha çok sokuldu Burak'a. Burak Aylin'e baktığında tebessüm etti. Ama bu öyle aşk dolu bir tebessüm değildi.

Telefonların flaşlarını kapattıklarında birden ürperdim. O kadar karanlık değildi ama yine de korkuyordum. Flaşları kapatalım diyen ağzım yırtılsın! Sanki bir el boğazımı sarıyordu. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. En azından hafif bir loşluk vardı. Yoksa aslında olmayan şeyleri de görecektim ve bir panik atak geçirecektim. Panik atak geçirmemem bile benim için büyük bir teselliydi. Gizem durumumu fark etmiş olacak ki çantamdan suyumu çıkardı.

"İyi misin? Al iç şunu."

"İ-iyiyim. Teşekkürler."

Söylediğim şeyin yalandan ibaret olduğunu titreyen ellerim ispatlıyordu. Şişenin kapağını açtım. İçmek için ağzıma götürdüğümde bir kısmı üzerime döküldü.

OKULDA KAOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin