Oğuz'un dediği ile birlikte güç bela yukarıya çıkmıştık. Hakan işimizi çok zorlaştırmıştı. Hala uyanacağına inanıyordu. Bu imkansızdı. Oğuz ile Burak onu sürükleyerek yukarı çıkarmıştı. Kızlar hala kendine gelememişti. Sinem'in yüzü bembeyazdı. Bu görüntüyü hiç bir zaman unutamayacaktık. Tek dileğim bunlara daha fazlası eklenmemesiydi. Bir an önce burdan çıkmak istiyordum.
Gizem'e yaslanarak yukarıya çıktım. Sınıfa girdiğimizde kendimi sıralardan birinin üzerine attım ve ağlamama devam ettim. Gizem de benle ağlıyordu. Dağılmıştık. Hakan inanamıyormuş gibi sayıklıyordu."Yalan bu. Değil mi Burak? Oradaki Buse değildi."
"Maalesef Hakan, oydu. Bunu kabul etmen gerekiyor yoksa delireceksin. Bize böyle bir zamanda lazım olan en önemli şey aklımız."
"O değildi. Olamaz lan, olamaz!"
Hakan'ın omuzları sarsılmaya başladı. Hıçkırıklarla ağlıyordu şimdi. O hepimizden daha kötüydü. Burak'ın gri gözleri buğulandı. Arkadaşını her ne kadar avutmaya çalışsada o da etkilenmişti. Ve bu durum yüzünden arkadaşının acı çekmesine dayanamıyordu. Hakan kafasını Burak'ın omzuna gömdü. Şimdi hıçkırıkları kesik kesik duyuluyordu.
Ayla bir ruh gibi ortada dolaşıyordu. Sanırım kendini sorumlu tutuyordu. Çünkü Cemre onların grubundaydı. Murat ve Orhan da etkilenmişti ama Ayla kadar değildi sanırım. Ağlamama bir son verip ayağa kalktım. Ayla'nın kolunu tutup onu durdurdum.
"İyi misin? Gel otur şuraya."
"Değilim."
Onu en yakındaki sıraya oturttum.
"Onu ben gönderdim oraya. İş bölümünü ben yaptım. Benim yüzümden."
"Senin yüzünden değil. Sakin ol."
"Olamam! Nasıl olayım?! Kız korkuyorum dedi! Gidemem dedi!"
Şu an kendi doğrularına odaklandığı için ben ne desem boştu.
"Ben nasıl yaparım böyle bir şeyi?!"
Artık tam anlamıyla bağırıyordu. Herkesin bakışları bize taraf dönmüştü. Oğuz yanımıza geldi.
"Sakin ol tamam. Düşünme böyle şeyler."
"Haklı. Böyle konuşma senin de gitme ihtimalin var. Ve sen bu haldeyken daha olası."
Tuğçe zeki bir kızdı. Olaylara anında çözüm bulur. Hazır cevaplığıyla herkesi etkilerdi. Deneme sınavlarında da hep ilk dördün içindeydi. Ayrıca LGS puanı da iyi gelmişti. Yetmiş beş net ile 440 puan almıştı. Sınıfta fen lisesine gitmeye hak kazanan altı kişi vardı. Tuğçe, ben, Oğuz, Çağrı, Aylin ve Burak. Hepimiz fen lisesine gidecektik. Artık bu hayallerimiz asla gerçekleşemeyecekti. Oysa ne kadar mutluyduk. Hocalar sınıfa gelmiş cevap anahtarını vermişti. Bizde cevap anahtarını çekiştire çekiştire bakmaya çalışmıştık. Hatta bir ucunu yırtmıştık. Benim toplam altı yanlışım çıktığı için sevinçten havalara uçmuş ve bütün gün boyunca bağıra bağıra şarkı söylemiş, dans etmiştim. Ve bunu ben yapmıştım. Benim gibi utangaç bir kız. Aylin'i de beraberinde sürüklemiştim. Çok güzel bir gündü. Bir daha birlikte öyle kahkahalarla güleceğimiz bir gün belki de asla olmayacaktı. Belki ben bir daha asla Aylin ile gülemeyecektim.
Düşüncelerim ile birlikte hüngür hüngür ağlamaya başladım. Yüzüm göz yaşlarım ile ıslanıyordu. Oğuz ile Tuğçe hala Ayla'yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Ellerim ile yüzümü kapattım ve hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım. Omzumda hissettiğim el ile birlikte resmen yerimden fırladım. Aylin bana bakıp gülümsüyordu. Bir yandan da ağlıyordu. Kesik kesik konuşmaya başladı.