5.Bölüm 🇺🇸

287 25 10
                                    

<3

*•~ Amerika ~•*

Daha yeni eşyaları alıp çıkmıştık ki Türkiye yine içeri girmek istemişti.

A: Gitmemiz gerekiyor.

T: Ama içeri girmem lazım.

İ: Oyalanma diye sen diyordun.

T: Sadece birşey alıp gelcem. Abartmayın iki dakika sürmez.

Ka: Hadi bak ben böyle ayakta bekleyince karnım belim ağrıyor.

Kı: O zaman nasıl yürüyeceksin?

Ka: Ne bilim ya.

Az: Ben de geliyim mi abi?

T: Ya yok hayır. Sadece alıp gelcem bekleyin 2 dk.

R: Ya bırakın gitsin. İkna etcem diye daha çok vakit kaybediyorsunuz aptallar. Git al gel.

Kafasını sallayıp içeri girdi. Bu kadar önemli olan neydi ki?

3-4 adım ileride kütük vardı. Gidip üzerine oturdum. Herşey peş peşe geliyordu. Ne diye Çin'e destek çıktıysam artık... Hepsi onun yüzünden olmuştu. Aslında hiç bir şey beklenmedik değildi. Yaşananların hepsi planlıydı.

2 yıl önce bir toplantı düzenlenmişti. Bütün ülkeler toplantıya katılmıştı. Toplantıda herkes kendi milleti için ya da yaşantısı için istediklerini yapılması gerekenleri söylemişti. Toplantı güzel geçmiş ve herkes dağılmıştı. Bende toplandığımız binadan çıkıyordum ki arkamdan seslenen Çin'in sesiyle durdum.

Bana yaklaşıp benden bir miktar para istediğini söyledi. Labaratuvarda bir hastalığa çare amaçlı yeni bir test yaptıklarını söylemişti. Eğer düzenli ilerlerse bana yani benim halkıma bedava olarak vereceğini söylemişti.

Bende biraz düşündükten sonra benim için iyi bir şey olacağını düşündüğüm için kabul ettim. Olacaklardan tabii ki habersizdim.

İstediği miktardaki parayı verdim. Çok fazla istemişti fakat para bende sıkıntı olmadığı için verebilmiştim.

1 yıl daha geçmişti. Biz bir tedavi beklerken tam tersine bir salgın hastalık yayılmıştı.

Hastalık yayıldıktan bir ay sonra Çin aniden benimle görüşmek istemişti. Onunla buluştuğumda bana herşeyin planlı olduğunu söylemişti. Bu salgın hastalık yayılacaktı. İnsanlar canlarının derdine düşecekti. Çin bir aşı üretecekti ve diğer ülkelerin hepsi birikimlerini Çin'e harcayacaktı. Planı buydu.

O gün ona çok sinirlenmiştim. Bir sürü küfür savurup vurmaya yeltenmiştim. Daha sonra bunun için artık geç olduğunun hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağının farkına vardım.

Birkaç ay daha geçmişti. Çin'in planı işlemiyordu. İnsanlar hastalanmak yerine kendi türlerini yiyip paramparça eden bir tür yaratığa dönmeye başlamıştı.

Çin beni şirketine çağırıp benden yardım istemişti. Para yardımı. Bense bunu reddedip şirketten çıkacakken şirketi yamyamlar basmıştı.

Çoğunu öldürüp çıkışa doğru koşmuştum. Neredeyse çıkıyordum ki arkamdan gelen yalvarış sesiyle durmuştum. Çin bana yalvarıyordu. Yamyamlar etrafına toplanmış onu parçalamak için etrafını çevrelemişlerdi.

Onu kurtarabilirdim fakat orada bırakmayı seçtim. Hakketmişti. Geri geri iki adım atmıştım ki bir yamyamın Çin'in suratını tutup tırnağıyla gözünü oyduğunu gördüm. Çin'in göz çukurundan kanlar akarken ben oradan ayrılmıştım.

Bunun ülkelere oynanan bir oyun olduğunu benden başka kimse bilmiyordu. Hala da bilmiyorlar. Eğer söyleseydim benimde sırf ona başta bilmedende olsa para verdiğim için oyunun içinde olduğumu düşünürlerdi.

• • •

Oturduğum kütükten eve bakıyordum. İçimde anlam veremediğim bir sızı vardı. Baya bi zaman geçmişti. Nerde kaldı?

En son sabredemeyip ayağa kalktım. Kardeşlerinin olduğu yere doğru ilerledim. Onlarda yere oturmuşlardı. Kazak'ı da ayakta zorlandığı ve desteğe ihtiyacı olduğu için sırtını ağaca yaslamışlardı.

A: Bu kadar geçikmesi doğal değil.

Az: A, evet. Abim neden gelmedi hala?

A: Ben bi gidip bakıcam.

Kı: Gelir birazdan.

A: Başına bir şey geldiyse? Burada böyle bekleyemem. Siz durun ben bi bakıp geleyim.

Kı: Sen bilirsin.

Koşar adımlarla içeri girdim. Tam önümde merdiven, sağda ve solda olmak üzerede iki koridor vardı. Soldaki koridordan sesler geliyordu. O tarafa yöneldim.

Koridorun sonunda bir silüet gördüm. Arkası dönüktü. Hayır bu kesinlikle benim Türki'm değildi. Biraz daha yakınlaştığımda bunun bir yamyam olduğunu farkettim.  Önünde de biri vardı fakat adamın vücudundan kim olduğunu göremiyordum. Koridor çok dardı.

Cebimden bıçağımı çıkarıp kaldırdım. Önümdeki adamın ensesine sapladım. O kadar güçlü saplamıştım ki bıçak ön taraftan adamın boynundan geri çıkmıştı. Adam harip bir çığlık atıp yere çöktü.

Artık önümde o adam değil bedeni kanlar içinde kalmış Türkiye vardı.

Dırırıırımmm.

Walla benden bu kadar. Yani bugünlük bu kadar. Kısa olabilir idare edinn.

Kendinize iyi bakın~

İyi akşamlar<3

Countryhumans Ametürk~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin