Bavulumu toplarken sıkıntı ile içimi çekiyorum. Ashley başını bana doğru yatırıyor.
" Gergin misin?"
" Hayatım boyunca görmediğim dayımlara Noel kutlamaya gidiyorum. Mutluluktan öldüğüm söylenemez."
Samuel Dainty'nin bana gönderdiği onlarca Noel davetinden sonra sonuna kabul etmek zorunda kalmıştım, hayatımın hiçbir aşamasında yanımda olmayan, kız kardeşi öldükten sonra çocuğunu bir kez bile arayıp sormayan biri için fazla ısrarcı biri.
" Miles kötü birine benzemiyor eminim dayın da iyi biridir." Ashley içimi rahatlatmaya çalışıyor fakat faydası yok. Onu daha bir kez bile görmememe rağmen içim ona karşı öfke ile dolu. Neden bir kez olsun beni aramamıştı.
" Gidip görmekten başka çarem de yok sanırım. "
Ashley ellerimi sıkıca tutuyor. " Eğer onları sevmezsen istediğin zaman bize gelebilirsin. Kapımız sana her zaman açık."
Ashley'e sıkıca sarılıyorum ardından bavulumu alıp ortak salona çıkıyorum. Dışarı çıkmak için hazırlanırken Draco yanıma geliyor. Ah bu kadar çabuk mu vedalaşacaktık?
" Snape seni iksir sınıfında bekliyormuş." diyor. Bunu demesini beklemediğim için başta anlamıyorum.
" Snape mi? Neden beni bekliyormuş?"
Draco omuzlarını silkiyor. " Bana bir şey demedi. Canını sıkıcak bir şey mi yaptın?"
Başımı iki yana sallıyorum. " Bildiğim kadarıyla yapmadım. "
Bavulumu ona bırakıp iksir sınıfına koşuşturmaya başlıyorum. Merlin aşkına ne yapmış olabilirdim ki? Yoksa sonunda iksir sınıfındaki bütün cevizleri benim yediğimi mi fark etmişti? Başımı iki yana sallıyorum, muhtemelen hala Crabbe ve Goyle'u suçluyordu. Öyleyse beni neden çağırmıştı?
İksir sınıfı boş, sadece Snape masasına oturuyor. Beni görünce başıyla yanına çağırıyor. Derin nefesler almaya çalışarak ona yaklaşıyorum. Sakin ol Star, sen yanlış hiçbir şey yapmadın. Eh en azından yakalanmadın.
Masasının karşısına oturuyorum. Snape bir süre bana bakıyor. Sonunda , ben gerginlikten bayılmak üzereyken, konuşuyor.
" Samuel Dainty'nin yanına gideceksin sanırım."
Başımı sallıyorum. Bu neden bir olaydı?
Yine sessizce duruyoruz. Merlin aşkına çığlık atmak üzereyim.
" Annen... Gwen... Merlin bunu anlatmak benim için çok zor ama... O da böyle olmasını isterdi..."
Başımı kaldırıp gözlerine bakıyorum. Dalgın görünüyor, her zamanki aksi halinden çok farklı, cümlelerini kafasında toplamaya çalışır gibi.
" Annemi ne kadar tanıyordun?" diye merakla soruyorum.
" Okuldayken en iyi arkadaşımdı. Daintyler ona pek rahat vermezlerdi fakat... O beni severdi. İyi arkadaşlardık. Sonra Gwen Regulus ile tanıştı, daha doğrusu yakınlaştılar. O zaman hayat daha güzeldi çünkü Regulus da benim iyi arkadaşlarımından biriydi. "
Gözlerini kapatıyor. Gözlerim yavaş yavaş dolarken sessizce onu izliyorum.
" Cümlelerim kesik kesik ve saçma biliyorum ama şu an aklımı toplayabileceğimi sanmıyorum. Gwen sana bunları anlatmamı istemişti... Gitmeden önce. O ve Regulus Karanlık Lord'u devirmeyi kafasına koymuştu. Onlara gitmemeleri için yalvardım. Gwen sana hamileydi yine de beni dinlemedi. Seni doğar doğmaz güvenli bir yere bıraktı ve Regulus ile gittiler. Bana ne için olduğunu asla söylemediler. Sadece... Günün birinde kızları geldiğinde... "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star of Draco
FanfictionRegulus'un kızı Star ve ailesinin dostu Malfoyların oğlu Draco. Birbirlerinden başka arkadaşları yok. Acımasız şekilde büyürken sahip oldukları en gerçek şey birbirleri. Başlarına en fazla ne gelebilir ki :)