4 hafta sonra...
O lanet gecenin üstünden 5 hafta geçmişti, İngiltere'ye gitmeme ise 2 hafta kalmıştı. Artık ciddi ciddi hazırlıklar başlamış, her şey ayarlanmıştı bile... Londra'da ev tutulmuş, eşyalar dizilmişti.
Annemler ise en ufak bir yumuşama göstermemişti, babamla hâlâ iletişim kuramamıştım bile. Sabah gözlerimi aptal bir mide bulantısı ile açtım. Kendimi tuvalete atıp birkaç kez öğürdüm, gelen şey safra sıvımdı. Zaten doğru dürüst yemek yemiyordum, boş midemden daha fazlası beklenemezdi.
İzen ve Ela'yla olan grubumuzdaki günaydın mesajlarına cevap verip kahvaltıya indim. Çok bir şey yemek, hele midem ağzımdayken ve yeni kusmuşken hiç istemiyordum ama yorgun düşmek de iyi bir tercih değildi.
Bugün İzen ve Ela eve gelecekti, bu yüzden kahvaltıda ağzıma üç beş bir şey attıktan sonra duşa girdim. Bakım yapıp elimi yüzümü düzelttim. Ben dışarı pek sık çıkamadığımdan kızlar 4-5 günde bir bize geliyordu ve bu duruma minnettardım.
İlk gelen Ela oldu. "Ay, hoş geldin." dedim. Olayların üstünden geçen 4 hafta yaşanılanları sindirmeme yardımcı olmuştu, o kafenin alt katında kavga ettiğimiz günden sonra da şükür ki Evren'le alakalı en ufak bir şey bile görmemiştim. Hâlâ durumdan memnuniyetsizdim ana en azından kabullenmeye çalışıyordum.
"Hoş bulduk canım," dedi sarılırken. "Keşke biraz daha erken gelseydin, kahvaltıya katılırdın."
"Ay açım aslında biliyor musun..." dedi Ela. "Hemen Ayşe Abla'ya haber vereyim kursun o zaman sofrayı tekrar." dedim mutfağa yönelirken. O da kabanını asıp peşimden geldi.
"Ayşe Abla kolay gelsin, sofrayı tekrar kurabilir misiniz? Ela bir şey yememiş de, aç kalmasın kız..."
"Kalmasın tabii kuzum, 5 dakikaya hazırlıyoruz."
"Çok sağ olun, zahmet ettiniz." dedi Ela mahcubiyetle.
Salonda oturmuş havadan sudan sohbet ederken Ela, "Pedin var mı ya? Yedikten sonra tuvalete gitsem..." dedi.
"Ay, ben bir aydır stresten dolayı regl oldum olacağım ama bir türlü başlamadı, dolapta olması lazım canım." dedim gülümseyerek.
"Tamamdır, ee nasıl gidiyor? Alışabildin mi İngiltere fikrine?"
"Olduğu kadar işte," dedim iç çekerek. "Boş ver yeterince dertlendik bu konuda, senin nasıl gidiyor?"
"İyilik ya ne olsun, aa, Leyal, iyi misin!?"
Elimi ağzıma götürüp öğürmeye başladığımda koşarak tuvalete yönelmem, sözünü kesmesine sebep olmuştu. Kapıyı alelacele açıp kusmaya başladım. Boş midemdekileri öğürmekten gözlerim yaşarmıştı.
"Leyal sen iyi misin?" dedi Ela şüpheyle. "İyiyim, stres bünyemi çok etkiliyor sadece..." dedim ağzımı çalkalarken.
"İyi bakalım... İyi ol lütfen. Ben salondayım."
-
Ela yemeğini yemiş, sofra tekrar kaldırılmış, biz de odama çıkmıştık. Birkaç dakika sonra İzen nefes nefese kapıyı odaya dalarcasına açtı.
"Ay, nasıl geldim bilmiyorum! Huh, Leyal iyi misin? Ay, beti benzi atmış bunun! Vah canım..."
"Ne oluyor ya?!" diye oramı buramı mıncıklayan İzen'e tepki gösterdiğimde sakinleşip "Getirdim işte alın," diyerek çantasından bir hamilelik testi yazılı kutu çıkardı.
"Bu ne?" dedim şaşkınlıkla. "Ela, hamile misin?!" Şok içinde sordum.
"Ben değil..." dedi Ela tereddütle. "Ama sen olabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM GİZLİ AŞKIMIZ (+18)
AcakSosyete camiasının ünlü ailesinin biricik kızı Leyal Soysev, ticaret dünyasının karanlık şirketinin tek varisi Evren Alaska'yla yaşadığı tek gecelik aşkın meyvesini taşıdığını, yüksek lisans yapmak üzere İngiltere'ye taşınma aşamasındayken fark eder...