S e v e n

446 26 71
                                    

Aşk bahçelerim yorumm🙏 bu arada bölümleri iki günde bir atıyordum ama gerçekten yorum olmayınca hevesim olmuyor ve yazamıyorum istediğim hızda.. o yüzden üç günde bir bölümler gelecek artık, umarım üzülmezsiniz. Sizi seviyorumm.

Jennie kahvaltıdan döndükten sonra stres atmak ister gibi bir güzel dağıtmıştı odasını. Kitapları her yere saçmıştı ve dolabındaki eşyalarıda bozmuştu. Hatta banyo yapıp etrafı tamamen ıslattıktan sonra güzel bir cilt bakmı yapıp çıkmıştı. Şimdiyse yatağında uzanıyordu ve üzerinde pijamaları vardı. Gerçekten de tüm gün uyumayı planlıyordu ama ondan önce uğraşması gereken birisi vardı.

Odayı dağıtmak onu yormuştu ama değmişti, ortalık savaş alanına dönmüştü sonunda. Dudaklarındaki haylaz tebessümle yattığı yerden kalktı ve duvardaki sabit telefona adımladı. Kulağına dayadığında ise çok sürmeden açılmıştı. Açan Haneul'dü. "Imm, rahatsız ediyorum kusura bakma ama bana Kate'i gönderir misin? Odam biraz dağıldı ve halsiz hissettiğimden toplamakta zorlanıyorum. Banyom da biraz ıslanmış," Jennie gerçekten mahçup hissetmişti, bunu beklemiyordu ama biraz gergindi.

Haneul hızlıca onu onayladığında kapatmadan önce, "Teşekkür ederim, şey Kate temizlik malzemeleriyle gelmeyi unutmasın, bekliyorum onu." dedi. Jennie telefonu kapattığında kendini bir parça kötü birisi gibi hissetti ama bu umursamayacağı bir şeydi. Kötü olana kötü olunurdu ve Jennie hakedene karşılığını vermeden duran bir kız hiç olmamıştı.

Kıkırdayarak hızlıca yatağına koştu ve yorganı boğazına kadar çekip masumca beklemeye başladı. Onu gören tamamen saf ve masum bir melek olduğunu söylerdi ama Jennie bundan çok uzak bir noktadaydı. Kendisine meydan okuyan kadını delirtecek kadar.

Aradan geçen birkaç dakikanın ardından kapı tıklandığında huysuz Kate gelmiş ve kapıyı tıklamıştı. Bu kıza hizmet etmekten nefret ediyordu, ona gerçekten sinir oluyordu çünkü o daha üç hafta önce gelmiş bir velletti fakat Taehyung kendisiyle yirmi beş senedir kurmadığı samimiyeti onunla kurmuştu. Hem de olması gerekenden bile büyük bir samimiyetti bu. Kate bu kızı gerçekten saç teline kadar kıskanıyordu, gözünde bir tehlikeydi ve gitmeliydi.

Uğruna her şeyini kaybettiği adamı bu küçük kız çocuğu ondan çalamazdı. Kate buna dayanamazdı.

Kate huysuzca beklerken biraz uzun süren bir bekleyişin ardından Jennie'nin, "Gelebilirsin." deyişini işitti. Huysuzluğunu silmeye çalışarak içeriye adımladığında Kate, "Beni ça-" diyemeden savaş alanına dönmüş odayla karşılaşmış, lafı dudaklarının arasından sönükçe uçup gitmişti. Jennie şaşkınlıkla etrafa bakan kızı izlerken dudaklarını birbirine bastırarak sessizce güldü. "Seni yorduğum için üzgünüm ama ortalık nasıl bu kadar dağıldı anlayamadım, şimdiyse biraz halsiz hissediyorum o yüzden yardım istemek durumunda kaldım."

Kate şaşkın bakışlarını kıza çevirdi. "Kitapların yerlerde ne işi var ki?" En çok şaşırdığı şeyi sorduğunda Jennie, "Bir ara hepsini kucağıma aldım taşımak için ama bir anda dengemi kaybedince dağıldılar işte." dedi. Halbuki on dakika önce hepsini teker teker odanın farklı köşelerine itinayla, zarar vermeden koyduğu anlar gözlerinin önündeydi. Jennie kendisini gülmemek için tutarken Kate buna tabii ki de inanmamıştı. Kıza kısık gözleriyle bakarken, "Daha çok bir kasırga vurmuş gibi ama siz bilirsiniz." dedi.

Jennie onun kinayeli laflarını umursamadan, "Evet ben bilirim." diye mırıldandı ve yanına hazırladığı kitabı açtı. "Sen işine bakabilirsin, ben kitabımı okuyup dinleneceğim, rahat ol lütfen." Jennie lütfeder gibi söylediğinde Kate ona en içten dilekleriyle gözlerini devirdi. Gerçek bir baş belası gibi davranıyordu bu velet.

wines and you / taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin