Kahkaha atıp elimdeki silahı yere attığımda korku dolu bakışlarla karşılaştım.
"Seni öldüreceğime gerçekten inandın mı ya?"
Gözlerime baktı.
"Manyaksın oğlum sen!"
"Sen nesin?" Dedim sırıtarak. Ben en azından ne görüp duyduğumu biliyordum. O onu da bilmiyordu. Manyak kız!
Cevap vermedi.
"Silahın boş olduğunu bilmediğini söyleme bana. Hani Efnan'ı başından vurduğunda silahı orada bırakmıştın ya..."
Cevap vermemesi beni sinir ediyordu.
"Git içeri, uyu. İyi gelecektir."
Kahkaha attığında gözlerimin içine baktı.
"Seni seviyorum aptal."
Onun bu söylediğine göz devirdim.
Sana seni sevdiğimi söylerdim. Ama o zaman seni öldürmek zorunda kalırdım zakkum çiçeğim. Belki de bu yüzden sessizce seyrederim seni, uzaktan hayranlıkla izlerim zakkum çiçeğim. Gözlerimdeki ateşi fark edemezsin, ama kalbimdeki fırtınayı hissedersin belki de. Seni sevmenin bedeli senin için ağır olabilir, bu yüzden sessizce seyrederim seni, uzaktan hayranlıkla izlerim zakkum çiçeğim.
"Demek bu kadar bağlısın bana?"
Başını dikleştirdi.
"Köpek miyim ben?"
Cevap vermedim ona. Saçma sorularıyla zihnimi meşgul edemezdim. Yanımdan ayrılıp dış kapıya ilerledi.
''Buralardayım ben. Zaten kaçamam etraf insan dolu.'' dedi.
''Köpek gibi bağlısın kızım bana!'' diye bağırdım arkasından.
Masaya oturduğumda resmen hayatı sorguluyordum.
O benim oyuncak bebeğimdi. Sonsuza kadar oynayacağım, bilinci olan bir oyuncak bebek!
Ne yazık ki, bir gün onu kaybedersem ondan sonra hiçbir oyuncak bebek beni tatmin etmeyecek. Onun yerini dolduramayacağım. O benim en iyi arkadaşım, en sevdiğim oyuncağım...
Sanırım onun tek kusuru, kusursuz oluşuydu. Garip aurası ikimizi de mahvederken ona tekrardan dokunamamak canımı yakıyordu. Bu saçmalık günlerdir, haftalardır, hatta aylardır devam ediyordu ama memnun olmadığım söylenemezdi. Eğer ona dokunan sikik çocuğu buraya getirmesi için Görkem'e emir vermeseydim bu kadar rahat olur muydum bilmiyordum.
'Acaba,' diye düşündüm. Evime benden habersiz kamera konulsa bunu fark eder miydim?
Böyle bir şey mümkün olmadığı için düşünmemeye karar verdim ama muhtemelen fark ederdim.
Güneş fark etmemişti.
Aslında bir yere kadar onun arkadaşlarına -Ne kadar arkadaşsa tabi- minnet falan duyabilirdim. Onlar sayesinde belki de Güneş'e yakın olabilmiştim.
Eda onu partiye götürdüğünde evini iyice bilmem kaçıncı kez kontrol edebilmiştim. Kaybolan günlüklerini aslında ben almıştım.
Çok sevdiği parfümü bendeydi. Eda kırmamıştı.
Onları da almam zor olmamıştı zaten. Güneş basit bir insandı. Günlük rutinini, dışarı gidiş-eve geri geliş saatlerini aptal bile tahmin edebilirdi.
Onun alışkanlıklarını çok iyi biliyordum. O yüzden onu takip etmek ve planımı uygulamak oldukça kolaydı. Güneş'in ne zaman nerede olacağını bilmek, işimi çok daha basitleştiriyordu. Sonuç olarak, onları almam hiç de zor olmadı. Güneş'i takip etmek benim için sadece bir oyun gibiydi. Onu izlerken adeta kuzusunu seyreden bir avcı kurt gibi hissediyordum kendimi. Sabırla bekleyip doğru anı kollamak, onu yakalamak benim için bir zevkti. Sonunda planımı uyguladığımda ise hiçbir şeyin ters gitmediğini görmek beni mutlu ediyordu. Güneş'in alışkanlıklarını bildiğim için her adımımı önceden hesaplayarak ilerleyebiliyordum. Artık sadece sonuçları beklemek ve onları almaktan keyif almak kalıyordu geriye. Güneş'in bana hiçbir direniş göstermemesi de işlerimi kolaylaştırıyordu. Sonuç olarak, her şey planladığım gibi ilerlemiş ve istediğim şekilde sonuçlanmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/351697953-288-k489477.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN GÜNEŞİ (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller''Bunları böyle normal bir şey gibi anlatman biraz garip değil mi?'' dediğimde üst dudağımdan gözlerime kadar, neredeyse yüzümün ortasına kalemle dümdüz bir çizgi çizer gibi baktı. ''Garip mi? Belki de öyle,'' dedi gülümseyerek. ''Ama artık o günle...