0.6

129 13 51
                                    

Ömer kantine doğru giderken ben olduğum yerde öylece kalakalmıştım. Acaba ona bu şekilde davranmam kalbini kırmış mıydı? Kabalık mı etmiştim ona?

Yaşanan şeylere rağmen yinede korkuyordum kalbinin kırılmasından, kalbinin kırılmasına sebep olmaktan. O benim kalbimi hiç düşünmeden kırabiliyorken ben yapamıyordum.

Daha fazla durmadan hızla Hakan komutanın odasına doğru yol aldım. Şuan Ömer'den daha önemli olan şeyler vardı.

Abim...

Hemen kapıya vurdum. "Gel." Hakan komutanın komutuyla içeriye girdim. Tekmil verdim.

"Üsteğmen Amine Bozkurt. Verilen istihbarat görevi istenilen şekilde tamamlanmıştır komutanım."

"Sağol Asena."

"Sağol!"

Masanın önündeki koltuğu gösterdi. "Otur Asena." İkiletmeden oturdum. "Birazdan sizi askeri araçla hastaneye götüreceğiz. Yaralarınız ağır gibi duruyor. 1 haftada istirahat izni veriyorum."

"Komutanım istiharahat istemem ben sağolun. Yatamam yani öylece. Hastaneyede gerek yok. Sadece abim... O nasıl? Sizin bir bilginiz var mı?" Hakan Yüzbaşı bakışlarını kaçırarak cevap verdi.

"Hastaneye gittiğimizde kendin görsen daha iyi olur Asena." Hemen gözlerim dolmuştu. İçimi kocaman bir telaş sarmıştı. "Neden? O iyi mi komutanım!"

"Öncelikle sakin ol. Geldiğinden beri yoğun bakımda, gözlerini açmadı. Durumuyla ilgili kesin bilgi vermiyorlar. Bende yalnızca bir defa gidebildim. Şimdi beraber gideceğiz. Bora'ya haber ver hazırlanın, yarım saat içerisinde sizi karargahın girişinde bekliyor olacağım." Boğazım düğümlenmişti. Tek kelime edersem ağlayacaktım. Ayağa kalktım. Ağlamamak için yutkundum.

"Emredersiniz komutanım." Dedim, baş selamı verdim tam çıkacağım sırada komutan konuştu. Hemen ona döndüm.

"Asena. Unutma Oğuz çok güçlü birisi. Ona bir şey olmayacak Allah'ın izniyle. Sen şimdi sıkma canını. Hadi acele edin. Hemen gidelim, yalnız bırakmayalım kardeşimi."

"Emredersiniz komutanım!" Bu defa ağlamamak için uğraşmıyordum. Aksine göz yaşlarıma usulca müsade etmiştim.

Odadan çıktığımda karşımda Sema'yı gördüm. Ağladığımı görmüştü. Düzgünce hasret giderememiştik. Ufak bir tebessüm etti. "Kardeşim. Hoşgeldin." Dedi ve kollarını açtı. Hızla sarıldım. "Hoşbuldum güzelim. Hoşbuldum." Geri çekildiğimde oda ağlıyordu.

"Çok korktum be Asena. Çok. Sana bir şey oldu diye, size bir şey oldu diye. Ama çok şükür iyisiniz." Kolumdaki sargı açılmıştı ve iltihap kapmış yara apaçık ortadaydı. Sağ elimdeki sargıdaysa kandan beyaz yer kalmamıştı.

"İyi misin? Ne oldu?"

"Kolum patlamada oldu. Elim... E-elimde abim göğüsünden vurulduğu zaman oldu." Hiçbir şey söylemiyordu, yalnızca ağlıyordu.

"Oğuz abi... Kavuştunuz Asena. Sonunda. Bak kurduğun hayallere değdi. İnşallah bir daha ayrılmazsınız." Konuşamıyordum, yalnızca başımı sallayarak teşekkür ettim.

"Gel eline bakalım."

"Yok. Şimdi hastaneye gideceğiz. Orada baktırırım biara. Sen Bora'ya haber verir misin? Yarım saate hazır olsun. Hakan Yüzbaşıyla gideceğiz."

"Tamam ben söylerim ona." Tekrar teşekkür ettikten sonra odama gittim. Üzerimdeki kanlı kıyafetleri değiştirdim. Gri eşofman takımımı giyindim. Saçlarımı bağlamam lazımdı ama bağlayamıyordum. Sağ elimdeki sargıyı açmıştım ve elimdeki kurşun deliği elimi kullanmamı engelliyordu. Elimi her hareket ettirişimde içine dolan hava bütün vücuduma derin bir sızı yayılmasına sebep oluyordu. Kapı çalındı. Cevap vermemi beklemeden açıldı. Gelen kişi Ömer'di.

𝐀𝐒𝐄𝐍𝐀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin