"Oyunun nasıl kazanılacağını bilmen umurumda değil, ben nasıl kazanacağımı değil nasıl oynayacağımı biliyorum."
"Kana kan, göze göz, dişe diş. Sen bana bir silah uzatırken, benim sana bir gül uzatmamı bekleyemezsin."
🕷️
1. Bölüm
Moskova'da yine hava soğuktu. Rusya'nın en soğuk yeri değildi ama her zaman donduruyordu. Bu soğuğa rağmen üstümdekiler kalın değildi. Yanına gittiğimde her zaman ki gibi üstümdekilere laf söyleyeceğini biliyordum. Ayağımdaki topuklu uzun botlar her adımımda sessiz koridorda ses çıkarıyordu. Bu sesi seviyordum, zihnimdeki sessizliğin içinde boğulurken araya sızan küçük bir yardım eli etkisi yaratıyordu. Sağa dönerek kapalı kapıyı açtım.
Onun hakkında en alışamadığım şey kocaman serasıydı. Çiçekleri seviyordu ama koparırken acımıyordu. Ona bir keresinde "Bir çiçeği sevdiğinde niye diğerlerini öldürüyorsun?" diye sormuştum.
Çiçeğin yapraklarını koparırken alayla gülmüş ve bana bakmıştı. "Tıpkı insanlara yaptığımı yapıyorum. Birini seversen fedakarlık yaparsın. Birinin yaşaması için diğerinin ölmesi gerekir bazen." hastalıklı bir düşünceydi. "O sadece bir çiçek, insan değil." demiştim. "Benim için ikisi de aynı anlama geliyor." demişti. Cevap vermemiştim.
Onu masaya koyduğu saksıya kaktüs yerleştirirken yakaladığımda, sırtımı demire yaslayıp bir ayağımı diğer ayağımı üstüne yaslayarak kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Erken gelmişsin." sesi boğuk çıkmıştı, demek ki hala hastalığı geçmemişti. "Evet, işim erken bitti." diye mırıldandım. Bana dönmeden masadaki bıçağı alıp yerdeki torbayı kaldırdı. "Yine kısa giyinmişsin." ve elindeki bıçağı torbaya sapladı. Onun gözüken yan profiline gözlerimi kısarak baktım. "Bana bakmadın bile!" konuşmamla bana döndü. Ela gözleri üstümdeki beyaz sweatin altına giydiğim eteğe ve onun altına giydiğim beyaz topuklu botlara kaydı. Önüne dönmeden önce dudakları alayla kıvrıldı. Dudaklarının kıvrılmasıyla yüzündeki kırışıklar daha belli oldu. Artık yaşlanmıştı.
"Beni neden çağırdın, ihtiyar?" sorumla beraber arkasını dönüp yere koyduğu saksılardan başka bir tanesini aldı. "Yıllardır kimi aradığımı biliyorsun." bir cümle doğrulmama ve artık eskisi kadar rahat hissetmemi sağladı. Onun, ondan bahsetmesinden hiçbir zaman hoşlanmamıştım.
"Evet." sesim gergindi, bunu fark etti ve yaptığı işi bırakarak tamamen bana döndü. "Neden gerildin?" ona böyle zamanlarda gıcık oluyordum, sorgulaması hoşuma gitmeyen bir şeydi. Cevap vermeyeceğimi biliyordu. "Zamanı geldi." dediğinde cevap vermedim, karnımın sanki yumruk yemiş gibi kasıldığını hissettim.
"Bunu yapmayacağımı söylemiştim." yüzündeki maske kırıldı ve omuzları dikleşti. Yanıma gelip belindeki silahı çıkararak kalbime doğrulttuğunda hareket dahi etmedim. "10 yıl önce seni bu sahneden kurtardığımı hatırlıyorsun değil mi? Bana borçlarını hatırlattırma. Sana dövüşmeyi öğrettim, sana silah kullanmayı ve bıçak kullanmayı öğrettim. Sana gidip birini vur demedim, öldür demedim. Seni ona sakladım. Onu yok et diye eğittim ve şimdi gelip bana yapamayacağını söyleyemezsin." sesi kiniyle boğulmuş gibi çıkıyordu, her kelimesi bir öncekinden daha kinliydi. Ela gözleri ışıktan dolayı parlarken yüzü gergindi. Artık 56 yaşındaydı ama ona rağmen kininden hiçbir şey eksilmemişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/364234710-288-k709068.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
Novela JuvenilLeş uçurumun başında, karga avı için uçuyor. Kalbin göğüs kafesinde attıkça, kurbanlar artıyor. Söylesene Elzem, Viran ne zaman doğuyor? ★ ❝ Katil kapında ama kriz geçiriyorsun. İlaç katilde. Seni kurtaracağım aç kapıyı diyor. Gördüğüne mi inanaca...