"Bazen rüyalarını yaşamak ister insan. Bazense yaşadıklarının bir rüya olmasını..."
Fulya tam karşımda duruyordu. Kanlı canlı. Tam. Karşımda. Duruyordu. Titreyen sesimle konuştum. "Fulya..."
Fulya'nın gözümden bir damla yaş süzüldü. Göz yaşı önce yanağından çenesine, daha sonra da çenesinden yere damladı. Yaşadığım şoku bir kenara attım, ve ona doğru yöneldim. Heyecanlanan kalbimle onu sımsıkı sardım. Oda beni kollarının arasına aldı. Ağlıyordu, haklıydıda. Yaşadıklarımıza anlam veremiyorduk. Ama sonunda birbirimizi bulmuştuk. Bu dökülen göz yaşları, mutluluk göz yaşlarıydı. Fulya beni saran kollarını gevşetti ve daha sonra yüzüme baktı. Titreyen sesiyle konuşmaya başladı. "Seni bir daha hiç göremeyeceğimi sandım alev..." dedi. Fulyanın ellerini tuttum. "Bende" dedim.
Fulya tekrar bana sarıldı. Yaşadığı korkuyu hissedebiliyordum. Kalbi bir serçenin ki kadar hızlı çarpıyordu, ve tabiki benimde öyle.(Yazarın anlatımıyla)
Atlas hâla dışarda askerleri ile yaptığı talime devam ediyordu. Sinirliydi. Sinirinin sebebi az önce yanına gelen üvey kız kardeşi ve onun kocasıydı. Onların atıf'larına alışıktı, onu asıl sinirlendiren şey prensesin de onlarla beraber olmasıydı. Bu saray da kimse onu doğru dürüst tanımıyordu. Nasıl bu kadar rahat olabilirlerdi. O kızı kötü amaçlı bu saraya yollamadıkları ne malumdu? Atlas bunları düşünürken rüzgar yanına geldi, başıyla atlası selamladıktan sonra konuşmaya başladı. "Efendim kralmız sizi çağırıyor"
Atlasın çatık kaşları daha çok çatılmıştı. Rüzgara doğru döndü," ne istiyor? Diye sordu. Rüzgar başını öne eğdi. "Bilmiyorum efendim" diye karşılık verdi. Atlas derin bir iç çektikten sonra hızla yürümeye başladı.
O sırada oda da oturan, birbirlerini bulmanın mutluluğuyla ağlayan alev ve fulya, bir birlerine son 3 gün içinde yaşadıkları olayları anlatıyorlardı. Alev konuştukça fulyanın ağzı daha çok açılıyordu. Alev her seferinden şaşkınlıktan ağzı daha çok açılan fulyanın ağzını, narin elleriyle kapatıyordu. Kızlar konuşurken hizmetli leya odaya girdi. Fulyaya döndü.
"Efendim yarın için dinlenmeniz gerekiyor. Sizi size ayrılan odaya almak zorundayım."
Fulya leya'nın sözleri üzerine ayağa kalktı. Alev ise fulyanın gitmesini istemiyordu. Daha yeni buluşmuşlardı. Fulyada aynı hislerle dolup taşıyordu, ayağa kalkmasının ardından hafifce aleve doğru eğildi ve fısıldayarak konuşmaya başladı.
"Ormanın az ilerisinde bir göl var. Gece yarısı seni orada bekliyor olacağım" dedi ve göz kırptı. Alev başıyla fulyayı onayladı. Nasıl gideceğini bilmiyordu, ama bir şekilde yolunu bulacaktı.Fulya ve leya odadan çıktıktan sonra alev, pencereye doğru yöneldi. Camı açtı ve derin bir nefes aldı. Bir şeyler iyi gelmişti. Rahatladığını hissediyordu.
(Alevin Anlatımıyla)
Hala fulyayla birbirimizi bulduğumuza inanamıyordum. İçinde hissettiğim korku, yerini huzura bırakmıştı. Bunları düşünürken aniden açılan kapı ile irkildim. Atlas kapıyı kırarcasına açmıştı. Hoplayan yüreğimle elimi ağzıma götürdüm. Atlas bana bakmadan banyoya ilerledi ve kapıyı kilitledi. O sırada peşi sıra gelen rüzgar beni görünce kafasını yere eğdi ve konuştu. "Efendimizin işi acele, o yuzden mazur görün lütfen" dedi. Kafamla yavaşça onaylayıp ona samimi bir tebessüm ettim. Atlasın aksine rüzgar yufka yürekliydi. Zaten böyle nazik bir çocuğu nasıl bu taş kalplinin yanına verebilirlerdi. Aklım almıyordu.
Atlas banyodan çıktı, üzerini değiştirmişti. Bana bakmadan odadan çıktı. Rüzgarda beni tekrar başıyla onayladıktan sonra odadan çıktı.
(Yazarın anlatımıyla)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kurgusal Aşk
Teen FictionHenüz yaşamının baharında olan alev annesini ve kız kardeşini babası yüzünden kaybetmiştir. Bu acı dolayısıyla aşka ayıracak pek vakti yoktur. Ev arkadaşı fulya ile normal bir hayat süren alev bir andan kendini bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Bu...