"Kaçtıklarımız insanlar mıydı?
Yoksa herkes kendi sessizliğinin kalabalığından mı kaçıyordu..."Duyduğum sesle irkilmiştim. Havada kalan ayağımı yavaşça yere koydum ve arkamı döndüm. İçimde büyüyen korkuyla gözlerimi kıstım. Arkama döndüğümde gördüğüm yüz maya dan başkası değildi. Tuttuğum nefesimi yavaşça bıraktım. "Ödümü kopardın maya!"dedim. Maya bana yaklaştı ve soran gözlerle bana baktı. "Gecenin bu saatinde, gizli gizli nereye gidiyorsunuz?"dedi.
Geri çekildim. Aslında ondan saklamama gerek yoktu ama şimdi anlatırsam soracağı sorularla başımı şişirecekti. "Hiç bir yere gittiğim yok maya" dedim, mayanın gözleri kısıldı. "Yoksa kaçıyormuydunuz!" Dedi bağırırcasına. Elimle sus işareti yaptım ve konuştum. "Kaçtığım falan yok maya. Ama sessiz olmalısın" Maya sesini alçalttı ve konuşmamı bekledi. Büyük bir iç çekişimin ardından anlatmaya başladım. "Biriyle buluşmam gerek" dedim. Maya şaşırdı. "Kiminle buluşacaksın alev?" Diye sordu. "Sana şuan anlatamam. Ama merak etme bir yere kaçtığım yok. Şimdi söylermisin buralarda bir göl varmış, oraya ne taraftan gidebilirim?" Dedim. Maya yalvaran gözlerimin üzerine, " ağaçlık alanın biraz ilerisinden sağa dönmelisin. Ama dikkatli ol oradan ne çıkacağı belli olmaz." Dedi. Mayaya attığım minnet dolu bakışlarımın ardından tekrar arkamı döndüm. Yürümeye başlayacağım sırada maya kolumu tuttu. "Lütfen"dedi. Bu aslında hem bir uyarıydı hem de bir yalvarış. Maya bizi bırakma demeye getiriyordu. Zaten gitmeyecektim, gidebileceğim bir yerim yoktu. Maya ya tebessüm ettim. "Tamam" dedim. Maya da bunun üzerine biraz rahatlamış olacak ki güler yüzüyle derin bir nefes aldı. Deminden beri atmaya çalıştığım ama bir türlü atamadığım o adımı sonunda atmıştım. Mayayı arkamda bırakıp yürümeye başladım. Uzun kavak ağaçlarının arasından geçerken, duyduğum baykuş sesiyle irkildim.
Geçtiğim yoldaki çalılıklar kıpırdanıp duruyordu. Her çıtırtıda korkuyordum. Resmen canlı bir korku filminin içerisindeydim.☆
Yaklaşık 5 dakikadır yürüyordum. Ancak gölü bulamadım. Etrafıma bakındım göl buralarda bir yerde olmalıydı.
Çalıların arasından geçerken bır fısıltı duydum. Ani bir şekilde arkamı döndüm. Orman derin bir uykuydaydı sanki. Ama bir fısıltı duyduğuma emindim. Sanırım yalnız olmamdan kaynaklı kendimce panikliyordum. Yürümeye devam ederken ayağıma bir şey takıldı. Eğilip yerden aldım. Karanlıktan dolayı göremiyordum, ama elimle hissettiğim kadarıyla bu bir kolyeydi. Kolyeyi alıp elbisemin cebine koydum. Çalıların arasından ilerlemeye devam ettim. Hala bir takım sesler geliyordu. İnkar edemezdim, korkuyordum.
İki dakikalık sessiz yürüyüşün ardından uzun kavak ağaçlarının bulunduğu alana ulaştım"Nerede bu göl ya!?" Diye söylenmeye başladım. Tam o anda arkamdan yılan tıslamasına benzer bişey duydum ve hızlıca arkamı döndüm. Ağacın arkasında bir çift kırmızı göz gördüm. Hayır bu bir hayvan değildi bu bildiğimiz insandı. "Kim var orada?" Diye seslendim. Çıt çıkmadı. Daha sonra gördüğüm bir çift göz kayboldu. Burada biraz daha durursam başıma kesinlikle bir bela alacaktım. Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Arkama bakmadan ilerliyordum.
Sonunda bir parlaklık hüzmesiyle karşılaştım. Evet gölü bulmuştum. Ayın parlak ışığı göl üzerine yansıyordu. İnanılmaz bir manzaraydı. Kendi kendime söz verdim burayı eve döner dönmez resmedecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kurgusal Aşk
Genç KurguHenüz yaşamının baharında olan alev annesini ve kız kardeşini babası yüzünden kaybetmiştir. Bu acı dolayısıyla aşka ayıracak pek vakti yoktur. Ev arkadaşı fulya ile normal bir hayat süren alev bir andan kendini bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Bu...