13. Bölüm Kalp Ağrısı

14 3 0
                                    

Küçük tohum tanesi artık güneşi görebiliyormuş, hissedebiliyormuş sıcaklığını.

Yüzünü tamamen güneşe çevirmiş. Artık tek gördüğü güneşmiş. Kalbinin attığı tek varlık. Yüzünü güldüren tek şey. Büyümesinin tek amacı.

Umuyormuş çünkü. Bir gün güneşe ulaşacağını umuyormuş. Ölmediği sürece. Çünkü ölüm yoksa umut yaşar, umut ölürse artık yaşamıyorsun demektir.

Kiminle yazdığımı bilmediğim sihir kulağıma fısıldandı o an. Boynum gıdıklandı. Tüylerim ürperdi. Nefesim kesilir gibi oldu. Beni belimden tutup kendine yaslayan eli tutup çektim. Ardındanda kendimden uzaklaştırdım. Hızla arkamı döndüm.

O an duygularım karıştı işte. O an bulandı zihnim. Çünkü birkaç gündür yüzünü göremediğim atlas şehzade tam karşımda duruyordu. Üzerine, beyaz düğmeleri olan siyah v yakalı bir gömlek, altında ise dar paçalı bir pantolon vardı. Arkasında salınan siyah kumaş ceketin kenarları beyaz şeritlerle çevriliydi. Ceketinin sol tarafında, tam kalbinin üzerinde Anderson krallığının simgesi bulunuyordu. Ellerine siyah deri eldivenler geçirmişti. Siyah saçlarının ucu kıvrıktı ve alnına düşüyordu. Kafasındaki siyah taç gözleri ile bütünlük sağlıyordu.

O an herkesin fısıldaştığını duydum.

"bu o mu?"

"atlas şehzade?"

"onun burada ne işi var?"

"atlas şehzade böyle etkinliklere kayılır mıydı?"

İçimdeki ses bir fısıltıyı onayladı. Onun burada ne işi vardı? Ama asıl soru şuydu. Kaç gündür nerelerdeydi?

Anlamaz gözlerle atlasa baktım. "sen" dedim kekeleyerek. Gözlerini gözlerime dikti. Birkaç adım atarak dibime girdi.

Ardından da boyu benden uzun olduğu için bana doğru eğildi. Ferah nefesini soluduktan sonra fısıltısını dinledim. "Duydum ki bir kavalye ye ihtiyacın varmış" dedi. Kafamı sallayarak kendime geldim. "hayır" dedim sertçe. "benim bir kavalyem var. Ama görüyorum ki senin bir eşe ihtiyacın var."

Tepki vermesini bekledim ama ifadesi bozulmadı. "yok" dedi sakince. "benim bir eşim var" omuzlarımı kaldırıp indirdim. "eşinle iyi eğlenceler o zaman" dedim ve bulutun yanına doğru ilerledim. Hızla kolumdan tuttu. "yanımda kalırsa eğleneceğiz" dedi. Kolumu sertçe çekmeye çalıştım ama bırakmadı. "kalmak istemiyor belli ki".

Kolumu daha sıkı kavrayıp beni kendine çekti. "isteyecek" dedi sıktığı dişlerinin arasından. Daha sonra buluta baktı. Sonra tekrar gözlerime uğradı. "istemek zorunda" kaşlarımı kaldırdım. "nerden geliyor bu zorunluluk?" diye sordum. Anında cevap verdi. "kocasından"

Dibime girmişti. Dalgalı saçları sinirimi bozacak kadar dikkatimi dağıtıyordu. "dikkat çekiyoruz" dedim sakinleşerek. "herkes bize bakıyor"

"tek dikkat çeken biz değiliz bence" dedi ve sırıttı. Kaşlarımı çattım. "şu kolumu bırak artık, canım acıyor". Yavaşça ellerini çekti. O an kolumun buz gibi olduğunu hissettim. Damarlarımda dolaşan kan çekilmişti sanki. Atlas bize bakanlara doğru dönünce gerildim. Herkes bir anda gözlerini kaçırdı. Bu 'ne bakıyorsunuz?' anlamına geliyordu. Kral ve kraliçe atlası görünce sevindiler. İkisi de hızlı adımlarla yanımıza geldi. Atlas onları görünce selam verdi. Kral bütün samimiyeti ile selamı aldı. "prens atlas, sizi aramız da görmek ne büyük mutluluk"

Atlas ciddiliğini bozmadan cevap verdi. "bu günde sizi yalnız bırakmak istemedim" dedi. Kraliçe atlasın koluna dokundu. "gerçekten çok düşüncelisiniz" dedi. Daha sonra atlasla beraber yazdığımız şeyi incelediler. "bunun için çok teşekkür ederiz" dedi ikisi de. Onlara doğru gülümsedim. Kolum hala üşüyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Kurgusal AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin