"İnsan bir şeyin değerini kaybedince mi anlar? Yoksa o şey kaybedince mi değerlenir?"
Yüzüm yanıyordu. Dehşet verici bir biçimde yüzüm yanıyordu. Bu soğuk ve kasvetli krallığın içinde yüzüm cehennemden farksızdı. İşittiğim sesler, acımla harmanlanıyordu. En son gördüğüm şey atlasın ciddilikten ödün vermeyen siyah hareleriyle bir bütünlük sağlayan suratıydı.
Pencereden içeri girip yüzümü aydınlatan güneş ışığıyla, gözlerimi açtım. Hafifce bulunduğum konumda doğruldum. Kafam kazan gibi olmuştu. Resmen kaynıyordu. Yanan yüzümse artık yanmadan çok kaşınıyordu. Etrafıma baktım. Burası bizim odamızdı. Yani atlasın odası. Göz ucumla odayı taradım ve kanepede uyuya kalan fulya yı gördüm. Üzerinde balodan kalan elbisesiyle, koltukta uyuyordu. Çöle dönen boğazımla su almak için yataktan kalktım. Fulyadan isteyebilirdim ama onu rahatsız etmek istemedim. Ayağa kalkmak için ayaklarımı yataktan sarkıttım. Ayağa kalktım. Başım feci bir şekilde dönmeye başladı. Hafifce inlememden dolayı fulya, ne kadar kapalı tuttuğunu bilmediğim göz kapaklarını araladı. Endişe içinde yanıma geldi. "Alev"
"Ne yapıyorsun? Geç şuraya." Dedi. Ve beni tekrar yatağa oturttu.
Sersemliğimi bir kenara bırakıp fulyaya yöneldim. "Bana ne oldu?" Diye sordum. Fulya beni tekrar yatar pozisyona getirirken sorumu cevapladı. "Tam bilmiyorum. Balo sırasında Yüzünün yandığını söyledin ve gözlerini kapattın. Ondan sonra bir daha uyanmadın. "
Dedi. O kısmı hatırlıyordum. Başımda ki ağrı şiddetlendi. Ellerimle başımı kavradım. "Neden olduğu hakkında bir fikrin varmı?" Diye sordum fulyaya. Fulya sürahiden doldurduğu suyu bana uzattı. Hiç beklemeden suyu içtim. Biraz olsun ferahlamıştım. Fulya sorumu cevaplamak adına dudaklarını araladı. "Yüzünde ki yaralardan anladığım kadarıyla alerjik reaksiyon geçirdin" dedi. Şok içinde elimi yüzüme götürdüm. Ama elime herhangi bir yara izi denk gelmedi. Fulya anlamış olacak ki elini omzuma koydu."Merak etme hepsi geçti. Şifacı Amira'nın senin için hazırladığı merhemlerle yüzün tertemiz oldu"
"Şifacı Amira mı?"
"Evet"
"Bu kadar çabuk mu?"
Fulya elini ensesine götürdü.
"Aslında çabuk değil" dedi.
Anlamamıştım.
"Nasıl yani?" Diye sordum.
Fulya gözlerime baktı. "48 saat bence hızlı bir iyileşme süresi sayılmaz" dedi.
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. 2 gündür uyuyormuydum. Beni Bu kadar uyutacak ne olmuştu.
"2 gün mü!" Diye haykırdım.
Fulya başıyla onayladı.
"Evet 2 gündür aralıksız uyuyorsun"
Başımın ağrısını bir kenara bırakıp fulyanın söylediklerini sindirmeye çalıştım. 2 gün uyuyacak kadar ne yaşamıştım. Yüzüme ne olmuştu. Neden yanmıştı. Kafamda ki sorularla boğuşurken kapı tıklatıldı.
Fulya gelenin girmesi için seslendi. Gelen mayaydı. Maya elinde ki yemek tepsisini büyük yemek masasının üzerine yerleştirdikten sonra bize doğru döndü.
"Efendim, uyanmışsınız. Sizin için çok endişelendik."dedi.
Fulya başıyla onayladı. "Bütün krallık senin için endişelendi "
Dedi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ben normal bir insandım. Önemli biri değildim. Ama tabiki krallık bunu bilmiyordu.
Şimdilik.Maya ne kadar itiraz etsemde şifacı amira yı çağırmak için odadan çıktı. O sırada fulya ile oda da tek kaldık. Fulyayı üzerini değiştirmesi için kendi odasına yolladım. Kim bilir ne kadardır bu kıyafetlerle duruyordu.
Fulya odadan çıktıktan sonra banyoya yöneldim. Rutin işlerimi hallettikten sonra lavabonun üzerinde duran aynaya doğru yürüdüm. Açıkcası yüzüme bakmaya korkuyordum. Dehşet verici yanma hissi, yüzümde ne gibi izler bırakmıştı? Kaçmanın faydası yoktu. Aynanın karşısına geçip açmaya korktuğum göz kapaklarımı araladım. Gördüklerim karşısında kıvrılan dudaklarım yanağımda duran küçük gamzeyi ortaya çıkardı. Yüzüm tertemizdi. Pürüzsüzdü. Canlıydı. Ay gibi parıldıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kurgusal Aşk
Teen FictionHenüz yaşamının baharında olan alev annesini ve kız kardeşini babası yüzünden kaybetmiştir. Bu acı dolayısıyla aşka ayıracak pek vakti yoktur. Ev arkadaşı fulya ile normal bir hayat süren alev bir andan kendini bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Bu...