1- Başlangıç இ

271 23 0
                                    

            Herkese merhaba!

               İlk bölüm olduğu için biraz kısa tuttum ama diğer bölümler merakınızı giderebilmek için ve daha keyifle okumanız için uzun yazacağım.

Bu arada; hikayemin başları biraz daha ısınabilmek için, yani alışmak ve adapte olmak için. Tabi ki fantastik kısımları en başa koyamazdım. Zamanı geldikçe ortaya çıkacaklar. O yüzden ilk bölümler 'ergen gibi' tarzında düşünmeyin. Sonradan böyle olmadığını siz de anlayacaksınız!

Kitabım fantastik ve romantik kategorilerine giriyor. Genç kurgu olarak da düşünülebilir.

                 Umarım keyifle okursunuz! Seviliyorsunuz!

                - sihirbakanligi


          1- Başlangıç



        Devasa büyüklükteki evin, hayat belirtisi gösterdiğim tek yaşam alanında ,odamda,  yatağıma gömülmüş bilinç altımın bana oynadığı küçük oyunların peşinden sürüklenirken, kafamı delmek istercesine öten telefonumu duymamazlıktan geliyordum. Zira gözümü açabilecek kadar enerjiyi bile kendimde bulamazken, komodinin üzerinde duran telefonumu sol kolumla keşfe çıkmıştım, tam ümidi kesip gözümü açacaktım ki parkede telefonun düşme sesi yankılanınca rahat bir nefes aldım ve bacağımın arasındaki yastığı iyice sıkıştırarak kendime bir müddet daha izin verdim.

Beş dakika sonra tekrar çalmaya başlayan telefon artık sinirime dokunuyordu. Gözümü açmadan rastgele bir şekilde yamularak yerdeki telefonu aldım ve tekrar eski pozisyonuma geri döndüm. Tam düğmeye basıp açacakken telefonun yüzüme düşmesiyle kesik bir çığlık attım. Lanet telefon düşmesen olmayacaktı değil mi?

Sinirle telefonu yüzümden kaldırırken aramanın sonlandığını farkettim. Kendimi tekrar yatağa bıraktım ama uykum kaçmıştı bir kere.

Dünyadak en saçma hareketler bütünlüğünü -yani gerinmemi- gerçekleştirdikten sonra uzun uzun esnedim ve yatağın dibindeki terlikleri ayağıma geçirerek banyoya ilerlemeye başladım.

Banyoya adım atacağım sırada, sortumun cebinin kapının koluna takılmasıyla aniden durdum ve hafifçe geriye savruldum. 'Bir okul sabahı rutini' diye geçirdim içimden. Her sabah olmak zorunda mıydı şu olay?

Suyu yarım saatte istediğim sıcaklığa getirince üzerimdekilerden kurtuldum ve ılık suyun altına girdim. Şimşek hızında ettiğim duştan sağ sağlim odama gitmeyi başarabilmiştim. Gerçi kapı kolları, dolap kenarları ve duvarlar olmasa beni durduracak kimse yoktu bu evde. Tek yaşıyordum, son 2 yıldır. Büyük annem bana 5 yıl kadar bakmıştı ve kanserin vücuduna yayılmasına daha fazla dayanamayarak göçmüştü bu dünyadan. Ondan sonra tek başıma yaşama kararı almıştım. Çok büyük sayılmazdım. Çocuk sayılırdım hatta. 17 yaşındaydım ama yaşıtlarıma göre hayat benden daha çok şey almıştı. Aslında bu ev hayatımdaki tek varlıktı.

O korkunç kaza da herşeyimi kaybetmiştim, ailemi.. Ailem Azrail'in gülümsemesinden kaçamamıştı. Annem, babam ve kardeşim. Eğer Brandon olmasaydı belki de ben de o gülümsemeye göz kırpacaktım..

 Üzerime iğrenç formayı geçirdikten sonra saçımdaki son düzeltmeleri yaptım ve spor ayakkabılarımı bağcıklarını yana sıkıştırarak giydim. Bağlayamıyordum, ne yapayım?

Merdivenlerden aşağı indiğimde koşar adımlarla kendimi dışarı attım ve arkamdan kapıyı kilitledim.

Her zamanki gibi. Brandon posta kotusuna yaslanmış gökyüzüne bakıyordu. Yine beni beklemekten kök salmıştı, biliyordum. Hiç dakik olamamıştım. Muhtemelen sabah arayanda oydu. Arkasından yaklaşıp sırtına atladım ve yanağına bir öpücük kondurdum.

KUZGUNஇ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin