Merhaba arkadaşlar! Umarım keyifle okursunuz!
-sihirbakanligi
5-Hesap
Gwen arabayı sürerken, kafamı cama yasladım. Kayıp giden ağaçları,evleri izlerken elimde olmadan uykum gelmişti.
Otoparka girdiğimizde kolumdan hunharca sarsmaya başladılar ve tüm direnişlerime rağmen, zorla arabadan indirdiler.
İndiğimde ağzım bir karış açılmış karşımdaki şahesere bakıyordum. Kocaman parlak harflerle 'GOLD'S PLACE' yazan tabelanın altında, adeta bir saray vardı.
Kızlar çenemi ittirerek ağzımın kapanmasını sağladılar ve koluma girerek beni içeri sürüklediler. Kapıya geldiğimizde içeri asla ama asla giremeyeceğimizi anladım. Çünkü kapıda; resmen çam yarması gibi iki bodyguard kollarını göğüslerinin üstünde birleştirmiş ,içeri girenleri kontrol ediyorlardı.
Kapıya geldiğimizde ikiside bizi baştan aşağı süzdü. Biri, gözlüğünün üstünden bize bakarak elini uzattı;
"Kimlikler?"
Evet şimdi 'Ben bir unicornum!' diye bağırmak istiyordum. Ben daha on sekiz yaşıma girmemiştim. Beni hayatta içeri almazlardı. Beni almadıkları gibi July ve Sarah'ı da almazlardı,çünkü onlarda on sekiz yaşında değillerdi. Aramızan bir tek Gwen'ın yaşı tutuyordu. Biz kimliklerimizi göstererek içeri girmek için mücadele ederken, arkamızda güçlü bir motor sesi duyduk. Bizimle birlikte bodyguardlarda oraya doğru dönmüştü. Simsiyah, üstü açık bir Jaguar'ın içinden inen çocuğa bakakalmıştık. Koyu renk kotu ve deri ceketiyle ne kadar normal olsa da oldukça şık ve havalı duruyordu. Yemşeşil gözlerinin bronz teniyle uyumuna gözlerim kamaşmıştı. Kızlara şöyle bir baktıktan sonra, bana daha çok bakmıştı. Yeşil gözleri tehlike ile parlıyordu.Gözleri gözlerime denk geldiğinde gözlerimi kaçırdım ve kafamı yere eğdim.
Yavaş adımlarla bize doğru ilerlerken, parfümün kokusu tüm kızları cezbedecek cistendi. Yanımdan geçerken yan gözle bana şöyle bir baktı ve bodyguarda eğilmesini işaret etti.
O bodyguada bir şeyler söyledikten sonra parfümün cezbediciliğini yanımızda bırakarak içeri girdi.
Onun ardından bodyguardlardan bir tanesi koluya içeriyi gösterdi; "Buyrun hanımlar.."
İçeriye adımızı attığımız anda içki kokusuyla burnumu kırıştırdım. Genel olarak siyah döşenmiş barda,koltuklar ve masalar altın rengindeydi. Ortada dans eden insanlar ve kenarlara çekilmiş kızlı erkekleri gruplar.. Burası hiç bana uygun bir yer değildi.
Kızlar beni de peşlerinde sürükleyerek köşedeki boş yere oturdular. Ben de en köşeye arkama bile yaslanmadan oturuyordum. July'nin
"Kapıda bizi içeri alan adam var ya o kim biliyor musunuz?" demesiyle Sarah göz devirdi;
"Onu bilmeyen mi var July?"
Omuz silkerek elimi kaldırdım. Sanki cinayet işlemişim gibi bana pörtlettikleri gözleriyle bakarken; "Ne?" diye sordum.
"Onu nasıl tanımazsın, buranın sahibi ve seçkin zenginlerden birisi.."
"E, ne olmuş?" dedim omuz silkerek.
"Joseph Rodriguez bir dünya markası ya!" diye cırladı Gwen. Bazı bakışların bize dönmesiyle elimi anlıma götürdüm ve "Yeter!" dedim sessizce ama hiddetle. Garson bize 4'er bira getirdikten sonra bir tanesini ona verdim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUNஇ
Teen Fiction"Gözlerini kaybettiğim zaman,dünyam karardı.. Seni her kim alıp götürdüyse seninle birlikte hayatımı ve kalbimi de beraberinde götürdü,ki ben; senin gülümsemeni izlemek ve mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum.." dediğinde sessizce içimdeki fırtınal...