Selam arkadaşlar! Bölümleri üst üste hergün yayınlamaya çalışıyorum. Bu bölüm biraz gecikti ama diğerlerine nazaran daha uzun ve daha açıklayıcı oldu. Umarım keyifle okursunuz!
-sihirbakanligi
10- Arazi இ
Dakikalardır, hatta bana saatler gelen bir süredir, Bay Smolokorie'nin odasının önünde bekliyorduk. Aşağıya indiğimizde oradaki öğrenciler durumu fark etmiş, gidip haber vermişlerdi. Bay Smolokorie tüm sakinliğiyle yanlarına girip ortalarına geçmiş ve yavaşça tane tane konuşmuştu;
"İkinizde odama."
Ürkütecek kadar sakin gelen sesiyle hepimiz bir adım gerilemiştik. Ama ne Jeremih, Ne de Joseph korkmuşa benzemiyordu.
"Hemen."
Bay Smolokorie'nin yükselen sesiyle yerimden sıçramıştım. Bay Smolokorie önden giderken onlarda birbirlerine sinsice bakıp arkasından yürümeye başlamışlardı. Ve sonuç olarak; şu an kapısının önünde sabırsızca dikiliyorduk. Dikilirken etrafa göz gerdirmeye başladım. Buraya okulun arkasındaki merdivenlerden girmiştik. Merdivenler bir an hiç bitmeyecek sansam da sonunda bu karanlık yere ulaşabilmiştik. Sanırım, kulenin en tepesindeydik. 'Bir asansör yaptıramamış mı?' diye söylenmeden kendimi alamadım. Zaten bu koridorda tek oda vardı, o da Bay Smolokorie'nin odasıydı. Koridor sadece siyahtan oluşuyordu. Yerdeki kaplama bile. Kapısı ise altın sarısının en göz alıcı tonunu gözlerimize sunuyordu. Bir an 'Gerçek altın mı?' diye düşünmeden edemedim. Kapısının üstünde yazan kocaman 'G.S.' harfleri ise odanın kendisine ait olduğunu adeta bağırıyordu.
Koluma dokunan bir elle düşüncelerimden sıyrıldım ve şu ana odaklandım. Jeremih, içeriden çıkmış, arkasından Joseph'e bakıyordu. Joseph merdivenlerden aşağıya inip gözden kaybolduğunda sonunda konuşabildim;
"Ne oldu Jeremih?"
July, Jeremih'e izin vermeden ve sorumu duymazdan gelerek fısıldarcasına konuştu;
"Şşş, şimdi hemen bizim kata gidiyoruz."
İtiraz etmeden bizimkilerin ardından ilerledim. Aşağıya doğru inerken ayaklarım, gerçekten kendini taşıyamaz hale gelmişti. Bu kadar yüksek merdiven yaptırdın da ne oldu! Tırabzanlara tutuna tutuna aşağıya inerken belimde hissettiğim elle irkildim ve ayağım kayınca az daha aşağıya düşüyordum. Elini daha da sıkılaştırınca yüzüne baktım:
"Ne yapıyors-"
"Düşmeni istemem Kirazcık.."
Yine yüzünde 'ben tanrıyım' sırıtışı yayılırken homurdandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUNஇ
Teen Fiction"Gözlerini kaybettiğim zaman,dünyam karardı.. Seni her kim alıp götürdüyse seninle birlikte hayatımı ve kalbimi de beraberinde götürdü,ki ben; senin gülümsemeni izlemek ve mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum.." dediğinde sessizce içimdeki fırtınal...