11- Yasak இ
Jeremih'in, daha anahtarı deliğe sokup çevirmesiyle ahşap kokusuyla sarmalandım. Daha doğrusu Jeremih'in kokusuyla harmanlanmış ahşap kokusu..
Kapıdan içeri girdiğimizde kocaman bir yatak, bir de odayla birleşmiş bir mutfak bizi karşılıyordu. Jeremih önden kapıyı açıp içeri girdiğinde kapının önünden etrafa göz gezdirmeye başladım. Kahve tonlarının hakim olduğu yer, oldukça basit ve konforlu gözüksede bir o kadar asildi ve keskin hatlara sahipti. Oda bayağı büyük olduğu için her şey arasında büyük mesafeler vardı. Kapının yanından uzanan metal merdiven, dönerek yukarı ilerliyordu. Yerde dağılmış bira şişeleri ve pizza kutuları, burasının yakın zamanda kullanıldığını belli ediyordu.
Jeremih, önümden pizza ve bira kutularını toplamaya çalışırken, elinden kayan bira şişelerine bire küfür mırıldanarak şişeleri tekrar yerden alıp kucağına yerleştiriyordu.
"Üzerindeki ağırlık seni rahatsız etmiyorsa, bu sıcakta eriyerek ölmeni bekleyebilirim."
Bana bakmasa bile ona baktığımı anlamış olmalıydı. Dediğini düşündüğümde kafamı kıyafetime bakabilecek şekilde eğdim. Gerçekten de biraz daha bu kalın ve uzun paltonun içerisinde durursam buharlaşacaktım.
Paltoyu çıkarıp, nereye asacağıma bakarken tekrar düşüncelerimi okumuş gibi konuştu.
"Artık içeri girip kapıyı kapat ve elindekini de kapın arkasındaki askıya as." Emreder gibi konuşmasına sinirlensem de dediğini yaptım ve paltoyu astım.
"Burası neresi ve neden geldik?"
Elindeki çöpleri atmış, yatağının yanındaki koltuğa oturmuştu.
"Gerçekten sormaya buradan mı başlayacaksın?" Yüzünü bana çevirmiş gözlerimin içine bakıyordu. Eliyle karşısındaki yatağı gösterip oturmamı işaret etti.
Tam karşısına, yatağın köşesine oturdum.
Kalın ve biçimli kaşlarının biçimlendirdiği alnı, simsiyah saçlarıyla gölgeleniyordu. İçeriye sızan hafif günışığı onu daha da çekici yapıyordu. Kırmızı dudaklarını aralamış bana bakarken, daldığım düşüncelerden silkinerek kurtulmaya çalıştım.
"Yükün ağır olmalı." Dedi ve her zaman ki sırıtışıyla, kızarmama neden oldu. Onu izlediğimi anlamıştı. Gerçi anlamaması için aptal olması gerekirdi. Onu sevmezken, bir o kadarda içimden bir yerleri canladırıyor gibi hissediyordum, ona bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Ama onun, bana karşı böyle düşünmediğini biliyordum.
"Peki neden buraya geldik?" Kolumdaki saate bakıp devam ettim;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUNஇ
Ficção Adolescente"Gözlerini kaybettiğim zaman,dünyam karardı.. Seni her kim alıp götürdüyse seninle birlikte hayatımı ve kalbimi de beraberinde götürdü,ki ben; senin gülümsemeni izlemek ve mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum.." dediğinde sessizce içimdeki fırtınal...