𝚂𝚝𝚎𝚛𝚎𝚘𝚝𝚢𝚙𝚎𝚜

136 35 15
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



🎧 Radio - Lana Del Rey



"Teşekkür ederim..''

İki eliyle tuttuğu kupadan yayılan sıcaklık ve kahve kokusu küçük çocuğu biraz olsun sakinleştirmeyi başarmıştı.Karşı koltuğunda oturan arkadaşıyla göz teması kurmaktan kaçınıyor , düştüğü bu içler acısı durumu her zamanki gibi anlatmak istemiyordu fakat her seferinde onun yanına sığınıyordu.Gözleri pastel tonlarıyla renklendirilen evin duvarlarına kaydığında suratındaki gergin gülümseme dağılmış yerine daha samimi küçük bir tebessüm yerleşmişti. Beyaz çerçevelerle süslü duvarlarda birçok anı, içten gülümsemeler ve derin bir aşkla bezenen fotoğraflar barınıyordu. İki güzel insanın birlikteliği , San ile kurduğu hayallerin esas sahipleri. Yeosang ve Jongho.

'Rica ederim...bunu sormaktan nefret ediyorum ama yine ne yaptı?'

Bakışlarını hayalini kurduğu anılardan çekip arkadaşına çevirdi.Yeosang bacak bacak üstüne atarak tekli koltuğa iyice yerleşmiş , elindeki kupasını dizine yaslayarak bakışlarını küçük çocuğa dikmişti. "Bir şey olmadı.Çizgisinde ilerlemeye devam ediyor. Bense savrulmakta ileriye gidemiyorum.Yine birileriyle birlikte olup soluğu yanımda alıyor." O da arkadaşı gibi geniş koltuğa yayılıp arkasına yaslandı.Başını koltuğun sırtına yasladığında perçemleri yüzünü gölgelemişti. Yaşlı gözlerini saklamak için yaptığı herhangi şeyden biriydi bu da. Yeosang biliyordu.Dört yıl önce tanıştıklarında da şimdi de.Wooyoung'un iri kahveleri her zaman nemli olurdu.İçten güldüğü zamanlar sınırlı , duyguları yokmuş gibi. Onunla ilk tanıştıklarında sanat tarihi dersinin ortasında koşarak amfiden ayrılırken fark etmişti Wooyoung'u. Endişelenip arkasından gittiğinde sebebinin San'dan başka bir şey olmadığını görmüştü. Uzun zamandır da böyleydi. San yemek yemezse yemez , San eve gelmeden uyuyamaz , o olmadan nefes dahi alsa durup düşünürdü. San'ı ararken kendini kaybetmiş bir ruhtu bu küçük çocuk.Anlıyordu. Emek verilmiş bir sevginin ne demek olduğunu çok iyi anlıyordu. Fakat daha fazla savrulmasına izin vermemek adına o günden sonra onu yakınlarında tutmaya karar vermişti.
" Ve sende yağan kay ile buraya savruldun?.Yavru bir sokak kedisi gibi" Bu tabir küçük olanı güldürsede içinde bir yerlerin pes etmeye yüz tuttuğunun farkındaydı.

"Açıkçası bu akşam bir şeyler yapmayı teklif etti..oryantasyona katılacağımı söyleyerek çıktım evden."  Yeosang sana inanamıyorum der gibi kafasını iki yana salladı. "Eve geç gitmek için bir bahane arıyordun sanırım?Her zaman bu kadar iyi anlaşıyor olmaları küçük çocuğu hep şaşırtıyordu. O anlatmadan derdini anlıyor istemesine gerek duymadan çözümler üretiyordu. "Aklımda bir fikir var.Genç çocuk hızlıca yerinden kalkıp küçük olanı kolundan tutarak çekiştirmeye başladı. ''Bu gece çok eğleneceğiz Wooyonyang"

Siyah saçları arkaya taranmış , tepesine aksesuar olarak bir gözlük takmıştı.Görünüşü basit ama sadelikten uzaktı.Keza üstünde Yeosang'ın zorla giydirdiği kafesli ince bir sıfır kol , basic bir denim pantolon ve deri ceketiyle olabileceği en gösterişli haliyle , aynanın karşısında kendini bir kez daha süzdü.Arkadaşının evinden ayrıldığında saat her ne kadar akşam üstü olsada güneş hızlıca batmış ay tüm ihtişamıyla yerini almıştı.Ve gitme vakti çoktan gelmiş olmalıydı. Yatağının üstüne gelişigüzel fırlattığı telefonuna uzandığında kapı pervazına yaslanmış , suratındaki anlamsız ifadeyle onu izleyen bedeni fark etmişti.Üzerinde siyah düz bir tişört , altında siyah kot pantolon ve blazer bir ceket vardı.Bakışları aşağıdan yukarıya doğru süzülürken gözleri boynundaki zincire takılmıştı. Gecen sene ona aldığı doğum günü hediyesi.Suratında oluşan gülümsemeye engel olamazken , gözleri kısılmış badem koyu kahvelere takıldı.''Bu biraz fazla olmamış mı?'' Bir eliyle küçük çocuğu baştan aşağıya süzerken sarf ettiği sözler, küçük olanı tekrar ayna karşısına geçirmişti. ''Hiç sanmıyorum.' Ona karşı kayıtsız davranmaya karar vereli yaklaşık on dakika oluyordu. Ve ilk hamlesini gerçekleştirerek iri bedenin yanından sıyrılıp salona ilerledi. Arkasında gelen adım seslerine kulak asmadan telefonunu kontrol etti. "Yeosang konumu atmış."


San göz hapsine devam ederken gerçekten anlam veremediği şeyler oluyordu. Wooyoung günlük salaş tarzından çok uzak bambaşka biri gibi giyinmiş, özenli ve dikkat çekiciydi. Bugünün tarihini kafasında tartarak önemli bir gün olup olmadığını düşünüyordu. Lakin değildi. "Gerçekten böyle mi çıkacaksın?" Wooyoung daha fazla dayanamamış arkasındaki bedene dönerek kalçasını koltuğun kolçağına yaslamıştı. Bir yandan da kendini süzüyordu. "İyi gözüktüğüme eminim. Problem nedir?" Genç adamın iri cüssesi karanlık bir gölge gibi önünde dikilirken bakışları bir kez daha denk düştü. "Problem her zamankinden farklı gözüküyor olman? Tanrı aşkına! bu bir ev partisi Wooyoung. Salaş bir şeyler giyebilirdin. Bu kadar dikkat çekici olmasına gerek yoktu." Dikkat çekici olmasına gerek yoktu? Çünkü o kimdi ki? Her zaman başkalarının gölgesinde yaşamaya çalışan , aklını resim ve sanatla bozmuş bir çocuktan başka neydi? San'ın demek istediklerinin bu olduğunu biliyordu. O her zaman ortamda parlayan kişi olurken Wooyoung kenarda , karanlıkta kalan olurdu. Gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Bu gece bu adamın canını okuyacaktı.

"Belki de dikkatini çekmek istediğim biri vardır? Ne dersin?" San'ın suratındaki afallamanın keyfini çıkararak oturduğu yerden doğrulup tezgahın üzerindeki araba anahtarlarını aldı. "Arabada bekliyor olacağım."






Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Görünüşleri bu şekilde;

Görünüşleri bu şekilde;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
The Escape | WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin