𝚂𝚝𝚛𝚊𝚒𝚗

137 32 13
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🎧 Isabel Larosa - Without You


Özgürlük neydi? Kelimelerin filtresiz , hareketlerin sorgusuz, düşüncelerin özgür , karşılıklı aşkın olduğu bir şey miydi? Eğer öyleyse Wooyoung hiç özgür olmamıştı. Ona göre özgürlük teninde hissettiği esinti, gözlerinden akan yaş, zihnindeki adamdı. Bazılarının çaldığı bazılarının öldürdüğü bazılarının ise öldüğü bu dünyada o kalbi kırılanlardan olmuştu..


Ellerini iki yana savurmuş , esen rüzgarın parmak aralarından sıyrılıp geçmesine tanık oluyordu.Kollarını sardığı bedenden çekmekten korkmamıştı. Altlarındaki chopper model motor, laciverte dönen gökyüzünün altında süzülmeye devam etti. Kilometrelerce, saatlerce...Ellerine gözleri de eşlik etti. Onları sımsıkı kapatıp gerçekliğinden kaçmaya çalıştı. Fakat gözünün önüne gelen kısık koyu kahveleri , vişne rengi dudakları , dudaklarının kenarında bulunan minik beni ve keskin bir çeneyi barındıran yüz gelince hızlıca açtı gözlerini. Yine esiri olmuştu karanlık tarafının , onun.


Gözlerinin nemi bir kez daha yerini koruduğunda motor durmuş , keskin nehir kokusunu içine çekmişti. 'Nehir havası iyi gelir diye düşündüm.'' Serim ondan önce davranarak motordan inmiş, onunda inmesine yardımcı olmuştu. Kafasındaki kaskı çıkarıp , gidonun sağ koluna asarak nehre doğru adımladı. Kendini nemli çimlerin üstüne attığında bakışları gökyüzündeki yıldızlarla buluştu. Kendini gülmekten geri alamadı. Tanımadığı bir adamla şehir turu yapmış, içmem dediği halde litrelerce alkol almıştı. İçinde bir yerlerde dengelerin değiştiğini hissedebiliyordu. Bakışlarını yanında uzanan bedene çevirdiğinde onunda yıldızları seyrettiğini fark etti. 'Evren'de on sekstilyon yıldız var.' Serim bakışlarını buluşturduğunda küçük çocuk gözlerini kaçırmakta geç kalmıştı. ''Ama hiçbiri senin gözlerin kadar parlak ve dikkat çekici değil.' Çocuğun gözleri tekrar yıldızlara çevrildiğinde Wooyoung ne yapacağını bilememişti. ''Benden korkma Wooyoung. Bir şansım olmadığının bilincinde kuruyorum bu cümleleri. Kurmak istediğim için.İyi hissetmeni arzuladığım için. Ağlamak istersen benim yanımda ağlayabilecek kadar güvende hissettirmek için.''


Korkmuyordu. Onun korkuları başkaydı. Kaybetme korkusu vardı mesela. Onu görmezden gelen, yok sayan birini kaybetmekten korkuyordu. Bir de aklı vardı tabi. Zihninde oluşan sisler günden güne artar iken nasıl olurda aklını kaçırmadığından emin olacaktı ki? Çocuğu yanıtsız bırakmayı tercih etti.Kendinden korkan biri olarak , onda kendini bulmak canını çok acıtmıştı.


Saat sabah altı sularındaydı.Wooyoung, genç adamın göğsüne yaslanmış gülerek daire şifresini söylüyordu. Sarhoş ve uykulu olduğu için ağzından çıkan kelimeler yuvarlanıyor, sessiz koridorda anlamsız yankılar oluşturuyordu.Birkaç deneme sonunda daire kapısını açacak şifreyi öğrenmişti.100799...San'ın doğum günü.İçeri girmekte tereddüt etsede yanındaki beden adım atacak halde değildi.


Bedenen yorulmamış olsa bile zihnen kendini yerden yere vurduğuna şahit olmuştu tüm gece.Küçük çocuğun belini daha sıkı sararak dairenin içine adımladı.Loş gün ışığı camlardan içeri sızmış , karanlık dairenin zifiri havasını biraz da olsa kırmıştı.Elini duvarda gezdirip ışık anahtarını aradı.Aceleciydi. Wooyoung'un bedeni daha da ağırlaşmış, kıkırdamaları kahkahalara dönmeye başlamıştı.Onun bu haliyle yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamazken, karşısında beliren bedenle ne yapacağını şaşırmıştı. 'Merhaba?' San oldukça sinirli bir şekilde , uyumadığı her halinden belli olan bir ayıklıkla karşılarında dikiliyordu. Bakışları küçük çocuk ve elleri çocuğun belinde olan adam arasında mekik dokurken Wooyoung , Serim'in kollarından sıyrılıp ona doğru adımladı. ''Oh..Sannie'' Adımları birbirine karışmış, tözkezlemişti. San'ın elleri olağan bir akışla , az önce Serim'in ellerinin olduğu yere , Wooyoung'un ince beline sarılmıştı. Küçük çocuktan gelen alkol kokusuyla çenesi iyice kasılmış, bu durumdan hoşnut olmadığını belirten bakışları Serim'i bulmuştu. 'Bunu okulda konuşacağız. Wooyoung'u bıraktığın için teşekkür ederim.' Genç adam küçük bir baş selamıyla evden çıkmaya hazırlanırken koluna dolanan ince ve güçsüz parmaklarla arkasını dönmüş , küçük çocuğun parlak kahveleriyle karşılaştı. ''Teşekkür ederim.'''Kelimeler ağzından anlamsız bir şekilde dökülse de o ne demek istediğini anlamıştı. Çocuğun elleri kolundan , omzuna oradan da boynuna ulaştığında ikisini sıcak bir kucaklaşmanın içine çekmişti. Cevap vermesine fırsat tanınmadan çocuk yine olması gereken yer orasıymış gibi San'ın göğsüne çekildiğinde Serim bundan nefret etmişti. Kalpleri bir olmasa da Wooyoung ve San o kadar mükemmel bir uyum içindeydiler ki kıskanmadan edememişti. 'Görüşürüz.' Kaçar gibi çıktığı bu eve bir daha adımını atmamaya yemin etti..


Dağılan bedeni sanki bir tüymüşçesine kolayca kucaklayarak yatağa taşımıştı San.Küçük beden bunu bekliyormuşçasına uyuklamaya başladığında , yatağın kendine ayrıldığını bildiği tarafa uzanıp çocuğun güzel çehresini izledi bir süre.İtiraf etmekte zorlansa da Wooyoung çok güzeldi...ve bu canını acıtıyordu. Parmaklarını porselen bir bebeği severmiş gibi teninde gezdirdi bir süre.Saatlerdir zihninin oyunlarına katlanmış, kendiyle kavgalar etmiş ve en sonunda kendine, oturup düşünecek vakti yaratmıştı. Sınırlarını aşan bu küçük adam bu gece onu çok korkutmuştu. Etraftan birden kaybolmuş olması , onlarca mesaja cevap vermemesi ve saatler geçtikçe daha da silikleşmesi paniğe kapılmasına yetmişti.Fakat onu nerede arayacağını bilmediğinden küçük evde volta atmaktan başka bir şey gelmemişti elinden.Onun hoş kokusu, sıcak gülümsemesi ve tatlı suratı etrafta olmayınca anlamıştı ondan ne kadar uzaklaştığını.Gün içinde neler yaptığından, nerelerde kimlerle takıldığından bir haber olduğunu anlamıştı bu gece. Tüm gece dışarıdaydı ki Wooyoung evde olmaya bayılırdı.Alkol midesini yorardı , zil zurna sarhoştu. Ve Wooyoung yabancıların ona dokunmasından nefret ederdi fakat onu bir adamın kollarından almıştı. Zaman mı her şeyi değiştirmişti? yoksa Wooyoung mu ellerinden kayıp gidiyordu? Zihninde oluşturduğu bu denklemi çözmesi için bolca mesai harcayacaktı.Gözlerini geçirdiği zorlu gecenin aksine sakinlikle yumdu.Vanilya kokusu eşliğinde huzurlu bir uykunun içine çekilirken, iri bedenine sokulan küçük çocuğun sıcaklığıyla gülümsedi.Olması gereken yerde , yapbozunun diğer eşiyle birlikteydi...


The Escape | WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin