𝚃𝚑𝚎 𝙱𝚘𝚛𝚍𝚎𝚛

125 33 12
                                    

🎧 Shaya Zamora - Cigarette 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎧 Shaya Zamora - Cigarette 



'Ve son gruba gelecek olursak... beni oldukça heyecanlandıran bir projeye imza atacaklarına eminim.' Bay Kim gözlüklerinin altından karşısındaki kalabalık gruba bir bakış atıp elindeki kağıda döndü. 'San, Serim ve Wooyoung'' San, Serim ve Wooyoung mu? Genç adam gözlerine ulaşmaya başlayan öfke ile karşısında kalabalığın içinde dikilen ikiliye baktı. Serim küçük çocuğu kolunun altına almış, kulağına fısıltılar eşliğinde bir şeyler söylüyor, Wooyoung ise ona San'ın uzun zamandır görmediği içten gülümsemelerinden birini sunuyordu.



San'ın elleri çoktan yumruk şeklini almıştı. Bakışları Wooyoung ile buluştuğunda küçük çocuk önce omzundaki kolu nazikçe indirmiş daha sonra Serimden bir iki adım uzaklaşmıştı. Mesafesini korusa da aralarındaki keyifli sohbet devam ediyordu. 'Yarın duyuru panolarından çalışma alanınıza erişebilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin çocuklar.'




Wooyoung çantasını toparlamak için Serimden uzaklaştığında kolu sertçe tutularak atölyenin arkasına doğru sürüklenmişti. 'San?' Gözleri kolundaki elle genç adamın ateş saçan gözleri arasında gidip geldi. 'Bak Wooyoung, Serim'le aynı grupta olamam.' Ellerini saçlarının arasından geçirerek biraz sakinleşmeye çalıştı. 'Neden?' Beklemediği soru karşısında dili tutulmuş gibi konuşamamış daha sonra gözlerini bir yıldız gibi parlayan kahvelere dikmişti. Nedenini kendi de bilmiyordu aslında. Ruhunun neden bu denli sıkışmış hissettiğini, nefesinin neden boğazında takılı kaldığını ve ikisini yan yana gördüğünde neden karnına sağlam bir yumruk yemiş gibi hissettiğini bilmiyordu. Zihninin karmaşasından faydalanan bir kaç kelime döküldü dudaklarından. 'Ondan hoşlanmıyorum.'  Wooyoung kollarını birbirine bağlamış, ağırlığını sol kalçasına vererek sağ ayağının zeminde oluşturduğu ritmi durdurmuştu. Bakışlarını arkadaşlarıyla muhabbet eden çocukla buluşturduğunda birbirlerine ufak birer tebessüm vermişlerdi. Gözlerini karşındaki çocuğa çevirdiğindeyse bu bakışmadan oldukça rahatsız olmuşa benziyordu. 'Sannie biliyorsun ki grupları ben oluşturmadım. Fakat gerçekten rahatsız oluyorsan Bay Kim'le konuşup grubunu değiştirmesini isteyebilirsin.'  Wooyoung arkasını dönmüş ilerleyecekken San tarafından bir kez daha durduruldu. Bakışları tekrar birleştiğinde genç adamın gözlerindeki sinirin yerini şaşkınlığa bıraktığını fark etmişti. 'Nasıl yani? Ben seninle çalışmak istiyorum. Benim istemediğim o.' Bir eliyle karşısındaki çocuğu gösterdiğinde Wooyoung hemen müdahale etmiş havadaki elini indirmesine neden olmuştu. 'Parmakla gösterme! O zaman iyi geçinmeye çalış Sannie.' San'ın cevap vermesini beklemeden onun yanından uzaklaşıp eşyalarını toplamaya devam etti. İşi bittiğinde bakışları San'ı bıraktığı noktaya kayınca onun çoktan gittiği görmüştü.




Küçük çocuk ahşap kapıya iki ritmik vuruş yaptıktan sonra içeriden gelen kibar 'Gel!' sesiyle kapıyı açarak içeri girdi. Yaşlı adam gözlüklerinin üstünden içeri giren kişiye baktığında yüzündeki sert ifade dağılmış, yerine sıcak bir gülümseme yerleşmişti. 'Beni çağırmışsınız Bay Kim.'  Wooyoung odadaki deri koltuğa oturduğunda meraklı bakışlarını bir an olsun adamdan çekemedi. 'Evet Wooyoung. Önemli haberlerim var.' Adam kahverengi işlemeli fincana biraz zencefil çayı doldurarak karşındaki gence uzattı. 'Teşekkürler efendim.' Çayından hızlı bir yudum alarak dilini yakmıştı. 'Haha.. Young-ah telaş olmana gerek yok haberlerim oldukça güzel.' Yaşlı adam çekmecesinden farklı renkte iki zarf çıkarıp çocuğa uzattı. 'Geçen seneki bahar dönemini sergisinde bir misafirimiz vardı. Okulumuzun mezunlarından Kim Hongjoong. Onun burada olduğundan kimsenin haberi yoktu. Sergide oldukça keyifli vakit geçirdiğini, yanında asistanlık ve aynı zamanda staj yapacak birini aradığını söyledi. Ve piyango sana patladı. Beyaz olan zarfı açabilirsin.' Wooyoung telaşla zarfı açmaya çalışırken beceriksizliğine kızıp yırtmıştı. Yaşlı adamın kahkahasını duyabiliyordu fakat şuan gözleri titreyen ellerinin arasındaki kağıt parçasındaydı. Kim Hongjoong genç yaşına rağmen uluslararası başarı sağlamış bir ressamdı. Kore'de Non-figüratif sanatın öncüsü olmuştu. Onunla çalışmak için ya görsel zekanız iyi olmalıydı ya da kalp gözünüz. 'Bay Jung..'' ile başlayan cümlenin devamında staj bilgileri ve çalışma alanıyla ilgili önemli detaylar mevcuttu. Küçük çocuk dolu gözleriyle öğretmenine döndüğünde, adamın yüzündeki gururlu ifade onu daha da mutlu etmişti. 'Aferin Wooyoung.' Sevinç gözyaşlarını akıtıp biraz sakinleştikten sonra eli önündeki sehpaya bırakmış olduğu siyah zarfa gitti. 'Peki ya bu?' Yaşlı adam eliyle açabilirsin işareti yaptıktan sonra Wooyoung zarfı güzelce açtı. 'Yok artık..' bir eli elindeki biletleri tutarken diğeri şaşkınlıktan açılan ağzına gitmişti. 'Seninle tanışmak için acele ediyor. Bu akşamki sergisine bizzat sanatçısı tarafından gönderilmiş iki bilet.' Genç çocuk teşekkürler eşliğinde öğretmenine sarılmış ardından hızlı adımlarla kendini okulun bahçesine atmıştı.




Gözleri onu arıyordu. Hayatının dönüm noktasında ona eşlik etmesi gereken kişiyi, hayatının ta kendisini. Biraz ilerde ağaçlarla gölgelenmiş banklardan birinde otururken bulmuştu onu. Artık yürümüyor ona doğru koşuyordu. Midesindeki kelebekler coşmuş, neredeyse ayaklarını yerden kesecek raddeye gelmişlerdi. San'ın geniş sırtı ona dönüktü ve karşısındaki kişiyi görmesini engelliyordu. Yanlarına geldiğinde küçük bedeninin gölgesi bir karabulut misali üzerlerine çökmüştü. Gördüğü beden içindeki kelebekleri öldürmüş, yerine korkunç bir kramp girmesine neden olmuştu.



Üniversitenin ilk yıllarında San'ın aşık olduğu, Wooyoung'un zorbası olan kız. Chung Ae. Gözleri artık mutlulukla değil bu saçma karşılaşmanın eseri olan gerginlikle parlıyordu. Genç kız onu fark ettiğinde San'a sunduğu güzel gülümsemesi silinmiş, göz rengi koyulaşmıştı. 'Selam Wo.' kendisi kadar katlanılmaz ses tonunu duyduğunda Wooyoung kulaklarını kapatmamak için zor durmuştu. 'Selam. San bana ayıracak beş dakikan var mı?'  kısa kesmişti. Kızın gözlerinin vücudunu turladığını görebiliyordu. 'Elbette.' Genç çocuk oturduğu yerden kalkıp küçüğünü kolunun altına aldı. Ondan gelen ardıç kokusu küçük olanı hemen sakinleştirmiş, kelebeklerine can vermişti.



Chung Ae'den yeterince uzaklaştıklarına emin olduğunda Wooyoung olduğu yerde zıplamış ve cebinde sakladığı biletleri San'ın gözünün önünde sallamıştı. Küçük çocuğun bu sevimliliği karşısında San gamzelerini göstermekten çekinmedi. 'Bunlar ne?' Çocuğun elinden kaptığı biletleri incelerken onun neden bu kadar heyecanlı olduğunu anlayamamıştı. 'Resim sergisi için iki bilet. Bu akşam Gallery Mare'de.' San'ın anlamsız bakışlarına aldırmadan devam etti. 'Bu sergi benim için çok önemli. Eğer bir planın yoksa bana eşlik eder misin?' Genç adamın gözleri bankta oturmuş onları izleyen sarışın kızla, karşısında ondan cevap bekleyen heyecanlı çocuk arasında gidip gelmişti. San'ın ona bakan tereddütlü gözleri ve uzun bir süre cevap vermemesi üzerine küçük çocuk biletleri bir hışımla elinden alıp cebine attı. 'Ben cevabımı aldım. Sonra görüşürüz.' San deja vu hissi yaratıp onu sabahki gibi kolundan yakaladığında, dolan gözlerini umursamadan dik dik genç çocuğun keskin hatlarla bezenmiş suratına baktı. 'Evet ya da hayır dediğimi hatırlamıyorum?' Tuttuğu kolu kendine çekerek küçük çocuğa biraz daha yaklaştı. 'Bir iki saatlik işim var..'  boştaki eli çocuğun hırkasının cebine ilişip biletleri olduğu yerden çıkardı. Sergi saatini kontrol edip ait oldukları yere geri koyarken cümlesine devam etti. 'Seni dörtte evden alırım.'

 

The Escape | WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin