33

8.8K 776 119
                                    

"Ben biraz agresif seviciyimdir." Yerde yatan kedinin göbeğini okşarken ve hayvanı bir oraya bir buraya yuvarlayıp oyuncu ısırıkları gram umursamazken bu haliyle Gökdeniz Aybars'ı gerçekten de ikna etmişti. Turuncu kedi kahverengi gözlerini aynı yanında yere çökmüş güzelinin maviş gözleri gibi kocaman açıyor, Gökdeniz onu yuvarladıkça koşturarak çocuğun beyaz eline geri dönüyordu ve tekrar onu yuvarlamasını bekliyordu. Zaten Gökdeniz bir kedi olsa kesin turuncu kedi olurdu.

"Beni de böyle sevecek misin?"

Aybars'ın Gökdeniz'in aksine gerçekten hayvanlarla arası hiç iyi değildi. Çocukluğundan beri onları çok severdi, onlar için üzülür, ağır bir şefkat beslerdi ancak elinde değildi, bir duvar vardı sanki aralarında. Hem etrafında hayvan besleyen bir tanıdığı olmamıştı, hem de ailesi de çok evcil hayvan meraklısı değildi. Bir apartmanlarında besledikleri şişko bir kedi vardı, onunla muhabbeti mevcuttu ancak o da geçenlerde onu ufacık tırmaladığı için ve Aybars paranoyak olduğundan 4 kere kuduz aşısı olduğu için selamı sabahı kesmişlerdi. Kısaca temastan hoşlanmazdı. Korkardı yani, ister yavru olsun, ister kocaman. Lise yıllarında bir köpek sokaklarında uyuduğu için 3 saat eve giremediği bile olmuştu. Yine de Gökdeniz'e bunu anlatmamayı tercih etti. Kesin gülerken ve dalga geçerken 4 yerinden yırtılırdı.

"Bir kere bir köpeğim vardı," Gökdeniz suratındaki yumuşak gülümsemeyle kedi dişlerini eline saplamıyormuş gibi iç çekti ve boştaki eliyle hayvanın kulakları arasındaki komik düzlüğe işaret parmağını sürttü. "Çok severdim onu, ardından araba çarptı ve öldü."

"Bir kere güzel bir şey anlat amına koyayım ya." Aybars homurdandı ve elinden kayan kaskı kucağında hoplatıp yere çömelmiş çocuğun kıçına converse'inin ucuyla vurdu. "Hadi yeter sabaha kadar kediyle mi oynayacaksın?"

"Seninle mi oynayayım istiyorsun biraz da? Ne kadar kıskanç oldun ya sen." Hayvanı özgürlüğüne kavuşturan Gökdeniz doğruldu ve ellerini birbirine çarparak hayvandan bulaşan toz topraktan kurtulmayı denedi. Suratında Aybars'ın içini eriten çapkın bir gülümseme mevcuttu. Kalın kaşları alayla yukarı kalkmıştı, büyük gözleri bayık bakıyordu ve kalp şeklindeki öpmeye asla doyamayacağı dudakları bilmiş bir yan gülüşle kıvrılmıştı. Kendisini şimdiye dek asla yılışık olarak sınıflandırmayan Aybars, bu kelimeyi mahlası yapabilecek günlerde ve hallerdeydi. Çocuğu aralıksız, bıktıracak öpücüklere maruz bırakmak ve kendinden usandırana dek ona sevgi gösterisi akabinde yılışmak istiyordu. Şimdiye dek ailesi dahil kimseye karşı böyle yoğun bir sevgi ve istek beslememişti.

Girdiği transtan onu daha demin Gökdeniz'in hoyratça sevdiği kedi ayaklarına dolanarak kopardığında iç çekti ve kedi sanki onu çok anlayacakmış gibi gülümseyerek kediye göz kırptı. Ardından görüşürüz kedi diye mırıldanıp Gökdeniz'in ceketinden sürükleyerek onu apartmanlarına doğru çekiştirdi.

"Motor şirazemi kaydırdı. Hâlâ başım dönüyor ya." Şansa katta olan asansöre ikisi de adım attıklarında kapıya arkalarını döndüler ve boy aynasında birbirlerini süzdüler. Gökdeniz işten çıktığı için siyah  kısa kollu bir tişört, siyah pantolon, siyah ceket ve siyah spor ayakkabılarıylaydı. Saçları zaten kısaydı ancak dakikalarca kaskın içinde mahsur kaldıklarından kısa olmalarına rağmen çok manasız bir şekil bozukluğu yaşıyorlardı. Sıradan bir görünüme sahip kendini süzmeyi bırakıp yanındaki bedene baktığında küfür etti içinden. Tek saniyede kalbinin hızı ve şiddeti değişmişti. Nefes almayı unutmuştu ve boğazı kurumuştu. Başı dönüyordu. Allah o kadar seviyordu ki Aybars'ı, çocuğun saçları bile bozulmamıştı.

Gerçekten annesi ve babası üzerinde çok çalışmış olmalıydılar, ya da büyüklerinden birisi inanılmaz büyük bir sevap işlemiş olmalıydı. Böyle bir gen havuzuna sahip olmak normal insanlar için imkansız gibi bir şeydi. Dalyan gibi uzun boyu, kalıplı, yapılı, tüm genç kızların ve genç gaylerin nefesini kesen vücudu, bembeyaz teni, kısa ve havaya dikik sapsarı saçları, ki günün belirli saatlerinde Gökdeniz'e göre o saçlar turuncuya dönüyordu, kahverengi badem gözleri, uzun sarı kirpikleri ve belirgin çilleri, Gökdeniz'in kalbine bu yaşta ritim bozukluğu hastalığı kazandırıyordu. Altında rengi solmuş soğuk bir mavi olan kot pantolonu, üstünde yine ve yine üç düğmesi açık olan salaş beyaz gömleği, kahverengi bomber deri ceketi... Gökdeniz izledikçe detaylarında kayboluyordu Aybars'ın ve Aybars onun tamamiyle hipnotize olmuşçasına kendini izleyen, yanakları pembeleşen yüzüne derin bir aşkla bakıyordu. Gökdeniz görmüyordu.

organize sanayi [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin