43

5.1K 610 107
                                    

"Gö-"

"Sus." Gökdeniz hızlı adımlarla sarışının yanına gitti ve dolan gözlerinden utanmadan dudaklarını büze büze sarışının kolları arasına sertçe kendini attı. Aybars'ın güçlü kolları sıkıca vücudunu sarmalarken ikisi de özlemden ve ağlamadan sarsılıyorlardı.

Aybars çok kötüydü. 4 aydır o kadar kötüydü ki resmen birkaç yaş yaşlanmıştı. Boğazından tek lokma geçmediği için kilo vermiş, Gökdeniz oralarda ne yapar ne eder diye kafa patlatmaktan uykusuzluk normal döngüsü haline gelmişti. Başı sürekli ağrıyordu ve ağrı kesiciler en yakın dostuna dönüşmüşlerdi. Gözleri sürekli ekran ve kitap okumaktan bozulmuştu ve kısa sarı saçları ondan hiç beklenilmeyecek kadar uzamıştı. Kolları arasındaki çocuk etlenmiş miydi yoksa kendisi mi ufalmıştı sarılırken çok anlayamamıştı ama kafasında bunu tartmaya gerek bile duymamıştı. Şu an Gökdeniz'i kollarındaydı. Sıpsıkıca, doya doya çocuğu kucakladı.

"Neden gelmedin hiç yanıma?" Gökdeniz'in kırgın ve ağladığı için çatlayan çıkan sesi parça parça canına batıp içini kan ağlatırken yüzünü siyah saçlara gömdü ve ucuz şampuan kokusunu ciğerlerine doldurdu. Konuşabilecek kudreti kendinde toparlayamıyordu bir türlü.

"Ben... Seni burada bırakıp gidemem Gökdeniz. Seni kurtarmanın yolunu bulmadan gelmek istemedim."

Sarışının da sesi aynı Gökdeniz'in sesi gibi giderken ikisi de dayanamamış, artık açık açık ağlamaya başlamışlardı. Gökdeniz yüzünü çocuğun sıcak boynundan gram uzaklaştırmıyor, sanki biraz geri çekilse bir daha sarışını bulamayacak gibi hissediyordu. İkisi de bu kavuşmanın ardından hastalanacaklarına emindiler. Aybars kuzguni saçların arasından sıkı sıkı öptü ve biraz geri çekilip çocuğun suratını görmek istedi. Bebeği yine izin vermemişti.

"Biraz göreyim nolur."

Kollarının arasındaki duygusal olarak çökmüş çocuk başını olumsuz şekilde salladı ve sıcacık kollar arasında olduğu gibi kalmaya devam etti. O kadar ihtiyacı olmuştu ki bu kollara geçirdiği karanlık 4 ayda... O kadar fazla sarışının sevgisine ve ilgisine ihtiyacı olmuştu ki şimdi bulmuşken tek gram bile harcamak istemiyordu boşa. Aybars ona biraz daha zaman tanımak için saçlarıyla oynayıp hem kendisini hem de aşkını sakinleştirmeye çalıştı. 4 ay çok uzun bir zamandı.

Bu 4 ayda gerçekten kendisini kaybetmişti Aybars düşününce. Açıkçası Gökdeniz'in mektubunu almasa, Hakkı Bey'in ısrarları olmasa hâlâ gelmeyi düşünmüyordu çünkü şu an bile bu kapıdan Gökdeniz'i yanında götüremeden nasıl çıkacağını bilmiyordu. Her yer, her şey ona mavi gözlüsünü anımsatıyordu ve onsuz yaşamak gerçekten çok zor olmaya başlamıştı. Bir ara kendisini de o deliğe sokmayı bile düşünmüştü.

Gökdeniz biraz sakinleşince çok vakitleri olmadığını hatırladığından nihayet hafifçe geri çekildi. Ağlamaktan surarı kıpkırmızı olmuştu ve kirpikleri ıslandığı için birbirine yapışmış, kalın kaşına ulaşmışlardı. Sarışın iç çekip aşkla çocuğun ıslak kirpiklerinden öptü ve kurban olacağıyla alakalı bir şeyler fısıldadı. Gökdeniz şu an annesinin ütülediği gömleği o kadar sıkı tutuyordu ki geri çekildiğinde çocuğun tutuş izlerinin kalacağından emindi. Eve gidince mavi gözlünün buruşuk bıraktığı gömleği kirliye atamayacak kadar da çok seviyordu onu.

"Seni çok özledim. Yanıma da gelmedin zaten hiç." Yine kırgın kırgın konuşup ağlamanın hediyesi geriye kalan derin hıçkırıklarla sarsıldığında Aybars dişlerini sıkıp bu sefer de dudaklarını çocuğun alnına bastırmıştı.

"Ömrüm, kurban olduğum benim, bir tanecik aşkım."

"Seni çok özledim Aybars ben."

"Ben de seni bir tanem. Biraz sakinleşelim, çok vaktimiz yok biliyorsun, doya doya seveyim seni." Çocuğun ağlamaktan ıslak ve pembeleşmiş yanaklarını avuçlarının arasına aldı ve sevgiyle sıkıştırdı. Kocaman kalp dudaklar büzüşüp pörtlemişti ve sarışın bir dakika bile beklemek istemeden aşkından yanıp tutuştuğu dudaklardan derince öpmüştü.

organize sanayi [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin