Jilet gibi ütülenmiş siyah gömlek, altına çektiği kumaş pantolonu, emektar converse'leri. Hava çok soğuk değil diye düşündüğünden açtığı birkaç düğme ve de kıvırdığı kolları. Kolunda da az kalsın Gökdeniz'in onu dolandıracağı saatin Eminönü'nden aldığı has mı has çakması. Aybars hazırdı. Kısa sarı saçlarını jöleyle bir kirpi gibi havaya tiftiklemişti ve üzerine siyah deri montunu geçirip evden çıkmıştı.
Son seneleri olduğu için gerçekten çok meşgul Hukuk fakültesindekiler. Harıl harıl ders çalışıyorlar, okulu uzatmadan, kazasız belasız atlatmaya özen gösteriyorlar bu seneyi. Aybars da çalışkan çocuk tabii, çevresi de aynı şekilde, hocaların bildiği nadir isimlerden üstelik ilk defa Aybars yakışıklılığı ile tanınmıyor. Çok sevdiği ve çok değerli bir hocası onu aynı kendi oğlu gibi seviyor sanıyor ve Aybars'ın aslında kadının kendisini kızına yamamaya çalıştığından hiç mi hiç haberi yok.
Ona ve 3 yakın arkadaşına bir ders çıkışı bu değerli profesör kadın, İstanbul'un en ünlü ve en lüks mekanlarından birinde şık bir akşam yemeği teklif ediyor. Bahane olarak da onca zor dersin, yoğun senenin içinde bu arkadaş grubunun sosyal sorumluluk projelerinde deli gibi yer almasını, topluma çok yararlı birey olmalarını ve düzgün çocuklar olduklarını öne sürüyor. Yalan değil bunların hepsi ama kadının amacı farklı işte, yemeğe bir şekilde kızını dahil edip çocukla baş başa bırakmak. Arkadaşlarını da ayıp olmasın diye çağırmıştı zaten.
Her şeyden habersiz, şık bir mekana yaraşır bir şekilde özenli giyinmişti bu yüzden Aybars. Göğüsü kabarmıştı hocanın yaptığı bu harekete. Değil yemeğe davet etmek, adını bile hatırlaması onun için çok büyük bir şeydi. Üniversite kalabalık bir yerdi ve kalabalık sınıflarda sadece sevilen öğrencilerin adı bilinirdi.
Bu yüzden mekanın önünde bekleyen arkadaşlarının yanına ilerlediğinde şimdiye kadar önünden bile geçmediği inanılmaz lüks yapıda bal rengi gözlerini dikkatlice gezdirdi. Burası hocasının bütçesini bile zorlayabilecek bir mekandı. Para çıkışmazsa eğer Gökdeniz'den isterim rahatlığına büründü ve daha birkaç gündür tanıdığı bu dolandırıcının ne ara ona bu kadar güven verip hayatının bir parçası olduğunu sorgulamadı bile.
Şık bir araba mekanın önünde durmuş, arkadaşlarından Tevfîk adlı çocuk hemen sigarasını söndürüp çöpe atmıştı. Siyah BMW'nin içinden inen orta yaşlı şık kadın suratlarında gülümseme oluştururken ardından inen sarışın kız ise gülümsemelerini donuklaştırmıştı. Aybars'ın akademik başarıya ek abazan arkadaşları aralarında bu çıtır kim diye fısıldaşırken Aybars göz devirmiş, yanlarına yaklaşan hocalarına selam vermişti.
"Bu ne güzellik hocam böyle, hoş geldiniz."
"Hoş bulduk Aybars'cığım. Sizleri tanıştırayım, kızım Ilgaz. Sizlerden bahsetmiştim Ilgaz'a, o da tanışmak istedi. Umarım sorun olmaz sizler için bize katılması." Aybars'ın gözleri arkadaki bedenin hince bakan gözlerine takıldığında çocuk ürperdi. Kız resmen onu tanıyormuş, hatta ne bileyim eski sevgilisiymiş gibi bir bakışla bakıyordu Aybars'a. Ilgaz ismini bu sıralar çok duyar olmuştu. Tevfik estağfirullah hocam, tabii ki katılsın türü yağcılık içeren cümleler sıralarken Aybars elini uzatıp kızla el sıkışmıştı.
"Merhaba ben Aybars. Tanıştığıma memnun oldum Ilgaz."
"Ben de memnun oldum. Annem senden çok bahsediyor," oldukça rahat bir şekilde konuşup çocuğun elini bırakmazken sadece Aybars'ın duyabileceği bir şekilde konuşmaya devam etti. "Etrafımdaki çoğu kişi senden bahsediyor hatta bu sıralar. Gözükenden çok daha yakışıklı çocukmuşsun."
Aybars kızın rahatlığıyla ve hocasının onun yakışıklılığını ev halkıyla paylaşmasının garipliğiyle rahatsızca kıpırdandı ve elini geri çekti. Nerden görmüş olabilirdi ki Ilgaz Aybars'ı? İnstagramdan mı stalklamıştı? Annesi mi göstermişti? Samimiyetsiz bir şekilde gülümseyip teşekkür etmiş, diğer arkadaşlarına kızla tanışması için fırsat tanıyarak grubun uzağında durmuştu. Ilgaz'ı hiç sevmemişti, hocasının da kızını öğrencilerle çıktığı yemeğe getirmesini uygunsuz bulmuştu. Yine de suratına sahte kibarlıkla yonttuğu bir gülümsemeyi yerleştirmiş, herkes tanışıp tokalaştıktan sonra da arabayı valeye teslim edip mekana girmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
organize sanayi [gay]
ChickLitsaatçi gökdeniz: meslek etiği asker dolandırmıyorum kardeşim (Ağırlıklı texting.)