FİNAL

6.3K 741 256
                                    

Y/N: OKUMADAN GEÇMEYİN

bu kitabı okuyup sevdiğiniz için çok teşekkür ederim. birden patlamıştı bu kitap da ve çok mutlu olmuştum. yorumlarınız, beğenileriniz beni gerçekten çok motive etti hep. gökdeniz ve aybarsın hikayesi buraya kadardı. bazılarınız sonu beğenmemiş olabilir lütfen bana kızmayın uzatmaya çok da gerek yoktu beni bilen bilir uzatmaktan hiç hoşlanmam. SÖZ VERİYORUM BUNA ÖZEL BÖLÜM GELECEK BİRKAÇ TANE. gelecekteki ikiliyi göreceğiz yani. eğer bu kitabımı beğendiyseniz diğer kitaplarıma da göz atabilirsiniz. hepinizi öpüyorum

Elindeki bavulu, suratındaki yorgun ifadesi ve bir türlü sıyrılamadığı aptal dinginliği ile hapishanenin kapısında dikiliyordu Gökdeniz. Arkasında bıraktığı yapıda geçirdiği 8 ayın ardından gerçekten de çıkabilmişti. Sanki hiç hapishanede değilmiş gibi hissetmekle doğduğu andan beri oradaymış gibi hissetmenin arasında gidip geliyordu çoğu zaman. Çıktığı için mutlu muydu, ne hissediyordu, ne hissetmeliydi bilmiyordu. Anılarını ve hislerini küçük bavuluna, donlarının yanına sıkıştırmış, edindiği birkaç arkadaşıyla dostane bir şekilde ilk ve son kez sarılmıştı ve elinde buruşturduğu birkaç kağıt parayla yolu izliyordu düşünceli düşünceli. Amcası gelememişti ama Aybars arkasında bıraktığı yapıdaki son birkaç kağıt işini hallediyordu. Ardından çocuğun motoruna atlayıp gideceklerdi.

Gökdeniz olumlu bakmaya çalışsa da aslında şu an ortada kalmış gibi hissediyordu. Gideceği bir evi yoktu şu an, ya da atlayıp gaza basacağı bir arabası. Parası hâlâ oldukça fazla vardı ve önemli olan parası gerçekten değil elinden alınan maneviyatıydı. Aybars'ın onu yalnız bırakmayacağını, kendi evine götüreceğini biliyordu ama Aybars'ların evinde mi olmak istiyordu yoksa aylardır kendini öldürüp gömdüğü ranzasında mı karar veremiyordu.

Haksızlık yapıyorsun Gökdeniz diye düşündü. Aylardır oradasın. Gördüğün insanlar onlar, yediğin yemekler belli, aldığın nefes sayısı sayılı. Aklındaki düşünceler öyle bir hâle geldi ki dış dünya senin cehennemin, koğuş ise güvenli alanına dönüştü. Aylardır seni o delikten çıkarabilmek için kendini parçalayan insanlara ayıp ediyorsun. Seni bekleyen abine, kardeşlerine, en çok da sana canını verebilecek Aybars'a ayıp ediyorsun.

Aylardır o demirleri yamuk olduğu için bel ağrısından düzgün yatırmayan yatakta cenin pozisyonunda Aybars'ın onu unutacağı hakkında bir sürü senaryo kurmuştu kafasında. Onu aldatacağını, onu bırakacağını, artık mektup bile yazmayacağını. Her mektuba bu kesin son mektubu gözüyle bakıyordu Gökdeniz ve kendi moralini kendisi sikip atıyordu. İçten içe Aybars'ın ona ihanet etmeyeceğini o kadar iyi biliyordu ki normalde onu ağlatabilecek ağır senaryolar bile öylesine aklından geçip gidiyordu. Sürekli gelen mektuplar onu mutlu etmekten çok suçlu hissettiriyordu ve sanki sadece 8 aydır orada olmasına rağmen 8 yıldır Aybars'ın ömrümden çalıyormuş gibi suçluluk duyuyordu.

Bir an haber vermeden elindeki parayla taksiye atlamak ve havaalanına gitmek istedi. Kayseri'ye gidecek bir uçak bileti ya da parası yoktu ancak içinden öyle birden ortadan kaybolup gitmek gelmişti. Eninde sonunda ayaklarının gene sarışına gideceğini biliyordu. Tilki döner dolaşır kürkçü dükkanına geri dönermiş. Gökdeniz de evine dönmeyecekti de neye dönecekti?

Omzunda hissettiği sıcak elle düşüncelerinden sıyrıldı ve ona dünyanın en mutlu gözleriyle bakan açık kahverengi gözlere yine suçlulukla baktı. Aybars'ın sevgisinin ve ilgisinin altında eziliyor gibi hissediyordu. Sanki biri kalbine tırnaklarını geçirmiş de Gökdeniz her nefes aldığında tırnaklar daha çok batıyor gibi geliyordu. Dolan gözlerini saklamadan sevgiyle onu izleyen çocuğun suratına baktı ve alnını beyaz yanağa yasladı.

"Yoruldum. Kötü hissediyorum."

"Biliyorum. Eve gidiyoruz dinleneceksin."

Gökdeniz başını salladı ve sarışının sessizce onu sürüklemesine izin verdi. Eve gidiyoruz?

organize sanayi [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin