~DANİEL~
"Daniel!" "Daniel!"
Soğuk mermer zeminde oturmuş, karşımda duran kendime sesleniyordum...
-Daniel. Yardım et. Sen iyi birisin lütfen.
Yüzümde oluşan çarpık gülümseme, kendime tiksinti duymama sebep oldu. Bu gülümsemeyi biliyordum. Bu yüz ifadesini genelde bana istemediğim biri emir verdiğinde yapıyordum.
Neden kendimi izliyordum? Nasıl? Bu da mı bir rüya? Artık hiçbir şeyin farkında değildim. Olamıyordum da. Herşey karmakarışık bir hâl almıştı ve ben içinde kayboluyordum.
Bana doğru yürümeye başlayan kendime bakıyordum. İçinde bulunduğum bu beden umutluydu ama ben değildim. Bir şekilde ne olacağını biliyor gibi hissediyordum.
Kollarımı tutup yere sertçe bastırdığın da herşeyin buraya kadar olduğunu düşündüm.
-Bana emir verme!
"Emir mi? Seni psikopat manyak. Yardım çağrısı. Lanet olası bir yardım çağrısı o."
İçimden bu cümleler geçiyordu ama dudaklarım bana ait değildi. Hareket dâhi etmediler. Sessizce olan biteni izlemeye başladım. Her yerim acı içindeydi. Neden? Ne olmuştu?
Kadrajıma Dave girdi. Her zaman olduğu gibi pisliğin tekiydi. Üzerime çullanıp bedenime dokunmaya başladı. Gözlerimi aşağı indiremiyordum. Onun yüzüne bakamıyordum.
Tüm bunlar yaşanırken bir kızın kikirdamalarını duydum. Dave, Daniel ve ben burada yalnız değildik. Kimdi o kız? O sürtüğün başına gelse bunlar hoşuna gidecek miydi? Böyle gülebilecek miydi?
Dave iğrenç homurdanmalar çıkararak işini görmeye devam ediyordu. Bacaklarımın arasında olmasını hissetmek, çok acınasıydı.
Olup biteni kavramata çalışan beyin hücrelerime lanet okudum. Durmadan akan gözyaşlarıma lanet okudum. Oysa ki bunların hiç biri bana ait değildi.
Düşüncelerimde kaybolurken Dave sonunda işini bitirmişti. Hiç bir zevkli yanı yoktu. Sadece acı vardı.
-İşte güzelim konuşma vakti. Ama görüyorum ki senin konuşmaya isteğin yok.
Hayatım boyunca duymaktan nefret ettiğim o ses konuşuyordu. Dave. Tavana sabitlenmiş gözlerim, tavandaki her bir girinti çıkıntıyı ezberlemişti. Ayağa kalkıp onu bir güzel dövmek istiyordum. Hatta belki de öldürmek. Bu bedenin hiç takati yoktu. Göz kapaklarını bile acı içinde hareket ettirebiliyordu.
-Ben buna "Hayat Bitirme Seansı" diyorum. Beğendin mi? Hadi gidelim.
Kapının kilidini açıp tuvaletten gülüşerek çıktılar. Daniel da mı gülmüştü? Eğer bu bir gerçekse neden hatırlamıyorum ki? Lise de ben zorba değildim, zorbalanandım.
Üstüme aniden atılan bir şeyin ağırlığı ile irkildim. Gözlerimi hareket ettirdiğimde Daniel bana bakıyordu. Yine o acıyan bakışlar...
-Yerinde olsam intihar ederdim.
Ceketini üstüme atmıştı. Bana acıyarak bakan gözleri ondan tiksinmeme neden oldu. Kendimden her sabah aynaya baktığımda tiksinmemek için dakikalarca bahane uyduran ben, şuan saniyeler yetiyordu tiksinmek için.
"Evet dediği gibi yapacaktım. İntihar edecektim. Bugün burada yaşananlar ise tuz biber ekmiş hayatımdaki küçücük ışıltıyı bile karanlığa gömmüştü."
Neden aklımdan bunlar geçiyordu şimdi? Ya da bunlar benim aklımdan mı geçiyordu? Lise de intihara kalkışmıştım evet ama bu tarz bir olay yaşandığını hatırlamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzüme Bakma
Mystery / ThrillerGözümün önünden film şeridi gibi kaymaya başlayan hayatımı tutmaya çabaladım sanki ölüme meydan okuyabilecekmiş gibi. Olmadı. Gözlerim yavaşça kapanırken ellerim iki yanımda sakince süzülüyordu. BEN ÖLÜYORDUM! Duyduğum son şey karanlıkta yankılanan...