Güzey...
keyifli okumalar...
"Orası benim yerim" aha şimdi sıçtık!
Kafamı camdan çekerek sesin sahibine doğru döndüm. Sarıyla kumral arasında mekik dokuyan hafif kıvırcık saçlı, renkli gözleri, üzerinde yay gibi duran Kaşlarını çatmış olan çocuğa pek de kısa olmayan bir bakış attıktan sonra omuz silkerek "artık benim" dedim. Ne kadar sert olursa olsun onun için üslubumu değiştirecek değildim.
Çocuk sinirli bir şekilde kızgın boğa gibi burnunda soluyarak "ne demek artık benim?" Diye hırladı. Gözlerimi devirerek "ne anladıysan o" dedim. Şu son iki gündür ne çok göz devirdim ben öyle. Çocugun artık taşma noktasına geldiğini haber veren kızarmış yüzü bana geri çekil mesajı verirken ben çok rahat bir şekilde hala karşısın da oturuyordum yani ona 'senden Korkmuyorum' mesajı atıyorum.
Lanet okulun ilk gününden kavga çıkarmak istemiyorum ama bu tür emri vaki bir isteği de kabul edemem. Kusura bakmasın. "Kalk yerimden!" Diye resmen tıslarcasına konuşan çocuğa tembel bir bakış attıktan sonra "kalkmıyorum! Yan taraf boş ya oturursun ya oturmazsın orası beni bağlamaz." Dedim. Sıra iki kişilikti. Çocuğun da bir sıra arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
Gözlerimi bir kez sınıfta turlattım. Sınıf geldiğim ilk ana nazaran baya dolmuştu. Ve şimdi bir çok kişi bizim tartışmamıza izliyordu. "Kimsin bilmiyorum ama şimdi siktir git lan yerimden!" Diye bağıran çocuğu bakışlarım tekrar bulurken beynim de fazladan mesai yaparak ne söyleyeceğimi düşünmeye başladı.
"Kalkmıyorum dostum! Sıkıysa gel de kaldır!" Diye meydan okuduğum da sınıftan bir Oooo nidaları koptu. Hadi dostum meydan okuma öyle degil böyle olur. Çocuk üstüme gelmeye başladığında sınıfta disiplin çağrısı yapan bir ses yankılandı. "Ne oluyor orda?!"
"Herkez yerlerine!" Hoca tekrar bagırdıgın da herkez büyük bir gürültü eşliğinde itişe kakışa yerlerine oturdu. Ayakta bir tek o çocuk kaldığında hoca "bir sorun mu var Güzey?" Diye sordu. Adının güzey olduğunu öğrendiğim çocuk bir bana bir de etrafta gözlerini gezdirdikten sonra Sıkıntıyla iç çekti ve "Hayır yok" Diyerek yanıma oturdu. Böyle yola getirirler.
Tekrar gözlerim sınıfta dolaşınca tek bir boş yerin bile olmadığını gördüm. Anlaşılan sınıfa tam gelmiştik. Hoca yoklamayı almaya başlayınca yanımda ki çocuk yada güzey kulağıma yaklaşarak "bunun hesabını vereceksin!" Dedi sonra da ismini duymasıyla "burda" Diyerek arkasına yaşlandı.
Ne şanstır ki liste de ondan sonra benim adım okundu. Bende 'burda' diyeceğim sırada hoca o lanet cümleyi kurdu. Ve "Bu sene aramıza yeni katılan biri var anlaşılan. Ayağa kalk kızım ve bize kendinden bahset." Dedi. Ah ne güzel. Gözlerimi devirmek istesem de hocanın delici bakışları bunun pek de doğru bir hareket olmayacağını haykırırcasına üstümde gezinince bende mecbur ayağa kalktım ve "adım Ilgın Güneş. Bu şehir de doğdum ve hala buradayım. Bu semte bir hafta önce geldim. Teyzemle yaşıyorum." Diyerek tekrar yerime oturdum.
Genelde hele ki geçen sene böyle bir ortamda bunu bana asla yaptıramazlardı ama şimdi burda bu saçma açıklamayı yapmıştım. Kaderin lanet olası oyunu. Yerime oturacagım sırada hoca yine o şom ağzını açtı ve "ailen Nerede?" Diye sordu. Hadi ama bu seni ne ilgilendirir?
Tam da bana yaraşır bir şekilde ağzımı açtım ve "sizi ilgilendirmez" dedim. Sesim umduğumdan daha da sert çıktığı için hoca bir daha ağzını açamadı. Dahası yüzü renk Değiştirdi. Sınıftan hafif kıkırtılar gelmeye başlayınca hoca "susmazsanız tüm sınıfı disipline veririm. Ilk günden sınıfca disiplin cezası mı almak istiyorsunuz?" Diye bağırınca sınıf anında sustu. Demek ki dediğini yapan bir adam. He... Siktir ben az önce bu adama laf soktum. Benim Jeton köşeli dostum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şavk
Teen FictionIlgın Güneş; sadece iki sene önce kendi sebep olduğu kaza sonucu iki kişinin hayatını sonlandıran on sekiz yaşında bir genç kız. yeni hayatına meraba derken bakalım onu neler bekleyecek. Güzey Sarın; ailesinin ölümü sonrası geride tek varlığı olan...