《5》

65 40 2
                                        

sevim...

sevgi böyle bir şey miydi?

Mayhoş adımlarla okul sınırları içerisine girdim. Bugün günlerden perşembeydi ve yeni okulumda ki dördüncü günümdü. Adımlarımı yavaşlattım sonrada yürümeyi bıraktım ve gözlerimle bahçeyi taramaya başladım. Bahçe ağzına kadar dolmuştu. Elimi gözlerimin önüne siper ederek kafamı kaldırdım ve bana gülümseyen kış güneşiyle göz göze geldim. Hava güneşli olmasına rağmen insanın ilkelerine kadar sert soğugunu hissettiriyor ve kendini hatırlatıyordu. Gülümsedim. bu dengesiz mevsim bana benligimi hatırlatıyordu.

Aniden sol kolumdan tutulmamla refleks olarak kaskatı kesildim. Benim ani hareketlere karşı sorunlu bir zaafım vardı çünkü. Kafamı çevirdigim de bir çift mavi gözle karşılaştım. Sıkıntıyla iç çektikten sonra "ne istiyorsun?" Diye sordum. Yüzünde ki arsız ama mahçup bir gülümsemeyle "sınıfa birlikte çıkarız diye düşünmüştüm." Diye mırıldandı. Tavrım yüzünden daha çok sitem eder gibi söylemişti. Ama ne bekleyebilirdi ki daha ona en başından bir arkadaş istediğimi söylemiştim.

'Gerek yok' diyeceğim sırada lafı ağzımda bırakarak "biliyorum arkadaş istemiyorsun ama hem sana borçluyum hemde ben senin aksine arkadaş olmak istiyorum..." Kafasını kaldırdı ve hınzır bir sırıtış eşliğinde sözlerine "bende seninle ya güzellikle yada zorla arkadaş olurum." Diye devam ettirdi. Ah bu kız beni öldürecek. Tanrım ben arkadaş istemiyorum diyorum o ne diyor. "Niye arkanı toplamam için mi?" Diye sordum. Sorumun her milimi alay kokuyordu ve bunun onu incitecegini umuyorum. Ki de zaten öyle oldu.

Sevim'in yüzü düştü sonra gizleme gereği duymadan kırgın çıkan sesiyle "Hayır. Ben...sadece..." Diye konuşmaya çalıştı. Kesinlikle erkek olsam en aşşa böyle olurdum. Gerçekten de fazlasıyla kırdığıma kanaat geldikten sonra durumu biraz kurtarmak amaçlı -ama hala kararımı kesin bir şekilde ortaya koyarak- "tamam boşver bunu. Durum Seninle ilgili değil. Neyse birazdan zil çalar hadi sınıfa geçelim." Dedim. Bu bendim sıçar sonra da sıvardım işte. Sevim omuz silkip ilerlemeye Başlayınca bende ilerlemeye başladım.

Koridorda ilerlerken sarışın şıllığın daha doğrusu adı lazım değil baş harfi Selin olan kendini beğenmiş kaşar, Sevim'e sıkı bir omuz attı ve tabi ki bizim çelimsiz sevim de sendeleyip yere düştü. Ağır adımlarla yanına gittim ve pek de nazik olmayan bir şekilde onu ayağa kaldırdım. Elimden hızla kurtuldu ve koşar adım kızlar tuvaletine girdi. Bende arkasından.

Tuvaletinde boş olmasından dolayı rahat bir şekilde gömleğini çıkardı ve omzunu gözler önüne serdi. Bir kız nasıl bu kadar hızlı bir şekilde morluk bırakabilirdi. Omzu resmen morarmaya başlamıştı. Ama dikkatimi başka şeyler de çekmişti. Başka morluklar! Sevim beni fark eder etmez gömleğini hızla üstüne geçirdi ve musluğu açarak yüzünü yıkadı. Gözleri dolmuştu ama aglamamak adına kendini sıktığı için yerini kızarıklığa bırakmıştı.

Tuvaletten çıktığımızda ikimizde konuşmadık. Ve sessizce sınıfa doğru ilerlemeye başladık. Ben şimdilik sessiz kalıyordum sadece Toparlanması için ama bu fırtına öncesi sessizlik olacaktı çünkü onu bir yerde sıkıştıracak ve diger morlukların hesabını soracaktım. Daha eski olduğu belli olan morlukların. Ve tabi bir de Selin olayı vardı ki onun için bekleme gereği bile duymuyorum.

İlk ders bittiğinde ve teneffüs zili çaldığında ayağa kalktım ve sınıftan çıkan Selin'in de aralarında olduğu üçlü grubun arkasında ilerlemeye başladım. Konuştuklarını az çok duyabiliyordum ve o kadar saçma şeyler için gülüyorlardı ki kusasım geldi. Cidden burda kusmaktan bahsediyoruz ve bu benim en nefret ettiğim şeydir. Bahçeye çıktıklarında bende çıktım. Bir banka oturduklarında biraz bekledim ve sonunda zamanın geldiğine kanaat geldigimde Yanlarına doğru ilerlemeye başladım.

ŞavkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin