《8》

24 18 0
                                    

Mert..

Favori karakterim elbette Berkant değil. Ama onu da dışlamayın. İlerde ona kanınızın kaynayacağına hatta yer yer Güzey'e karşı savunup ondan taraf alacağınıza eminim :)

Ağrı hafifledi mi bilmiyorum ama gözümün tekrar daldığına eminim çünkü şu an burada olmazdım..

Gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Önümde ki manzarayı görmeyeli kaç yıl olmuştu. Gözlerimi bir kaç kere kırpıştırdım. Kendimi "gerçek değil" diyerek uyandırmaya çalıştım ama olmuyordu. Karşımda ki kadın kahkahalarla gülüyor önünde ki küçük kız çocuğu da ona eşlik ediyordu. Gözlerimi sımsıkı yumdum. "Hayır uyan bu kabustan!" Evet bu en korkulu ve bana içten bir acı çektiren kabuslarımdandı.

Kadının "hadi ama oyun bozanlık yaptın o kek benimdi" diyen oyunbaz sesini duydum. Gözlerim yavaşça açılırken küçük kızın vereceği tepkiyi bekledim. "Yok yaa o benimdi bi kere asıl sen oyunbozanlık yapıyorsun." Ellerini göğsünün üstünde birleştirdi ve kafasını kadının aksine çevirerek kaldırdı. Ufak bedeniyle burundan bir 'hıh' sesi çıkarken kadın onun bu haline gülümseyerek izliyordu.

"Tamam Özür dilerim" diyen kadına bakmadan konuştu kızı. "Kabul etmiyorum affettirmen lazım" kadın bu büyümüşte küçülmüş tabirine uyan kızının cümlesine kahkaha attı. Kız yüzünü mümkünmüş gibi daha fazla asarken kadın kızını kolları arasına çekip sarıldı. "Özür dilerim Ilgın. Bazen bencillik yapıyorum. Ne dersin tekrar isteyelim mi babandan" artık kimliği açığa çıkan ben ise sevinçle ve çocukluk aklıyla ona, anneme sarıldı.

Bencillik. Bu onu tanımlayan en önemli kelimeydi hayatında. O olmazsa onu tanımlayan cümleler yarım kalırdı, tamamlanamazdı. Bu kelime onun kimliğine işlenmeliydi ama nüfus müdürlüğü dağa yürürlüğe karakter adı diye bir kanun koymamıştı.

Gözyaşlarımı tutmaya çalışmak adına gözlerimi tekrar yumdum. Gözlerimi açmama sebep olan bir başka ses ise en ummadığım bir hatıraya aitti. Gözlerimi açtığım da bu sefer karşımda ki adam biyolojik babamdı. Anı ise yıllar öncesine, bana babalık yaptığı tarihleri gösteriyordu. Gerçekten de o zamanlar ona ve anneme nasıl güvenip sevebilmiştim? Onlar bunu hak ediyorlar mıydı?

Koşturarak evin kapısından çıkıp babamı karşılamıştım. 7 ya da 8 yaşlarında olmalıyım. Anneminkinin aksine. Babam beni kucağına alarak sevgi ile kucakladığında kahkaha attım. Sonra kucağında içeri geçtim. "Baba bugün ne aldın? O istediğim bebeği alacaksın değil mi?" Babam saçlarımı okşarken "daha geçen gün başka bir bebek istememiş miydin küçük hanım onu aldırana kadar canın çıkmıştı." dediğin de ben "o o zamandı baba şimdi daha güzelini istiyorum alacaksın değil mi?" diye sordum umutla. Babam gülerek "tamam tamam alırız. hadi inde elimi yüzümü yıkayayım. Sonra da yemeğe geçelim küçük hanım." dedi. Alırız sözü ile gözlerimde ki parıltıya şahit oldum.

O zamanlar ne kadar da saf olduğumu düşündüm. Bu gördüklerim daha doğrusu hatırladıklarım bana sadece saflığımı fark ettirmişti. Ortam bir anda bebek odası olunca bir an ne için nerede olduğumu idrak edemedim. Sonra ise ikizleri görmem ile her şey yerine oturdu. İkizler bir yaşındaydı ve o zamanlar annem ile babamın evliligi sallantıdaydı. İkizler ağlayınca onlarla ilgilenecek kimse olmadığı için yine ben bakıyordum. Esin'in karnını doyurduktan sonra uyutması için Selen ablaya verdim ve saatlerdir ağlayan Ersin'i elinden aldım. Onu da biberonla besledikten sonra yatağına yatırdım.

Evden annemle babamın bağırışları gelince bugün son kez gözlerimi yumdum. Gözlerimi açtığımda yataktaydım ve rüyanın etkisinden mi bilmem ama terlemiştim. Gözlerimi kapatmaya korktuğumdan ayağa kalkıp odayı turladım. Camın yanına gidip dışarıda ki yeni yeni doğmaya başlayan güneşi seyrederken böyle bir görüntünün hangi gerizekalıları mutlu ettiğini ve bu atmosfer de bağlı olan ama benim bir türlü etkisi altına giremediğim duyguları merak ettim.

ŞavkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin