13.

318 39 101
                                    

Gecenin kalanında müzikler, danslar ve yemekler devam etti, Felix için uzun zamandan sonra böyle bir değişiklik çok iyi olmuştu.

Hyunjin ise tedirgindi, gözü sürekli Felix'teydi ve Felix'in ilk defa bu kadar fazla içtiğini görüyordu. Normalde Felix sigaradan bile nefret ederdi, zaman onu ne kadar da değiştirmişti...

Gece devam ederken, Felix Changbin'e elini uzattı.

"Bu dansı sana lütfeder miyim? Evet."

Changbin de hafif içmişti ama tam olarak sarhoş değildi.

"Hızlı müzik çalıyor Felix, dans müziği değil bu."

"Biz de hızlı dans ederiz o zaman, hadi amaaa!"

Changbin başını iki yana olumsuz anlamda salladı, Felix'in yüzü düştü ama dans etmeye kararlıydı. Sahneye doğru yürümeye başladı, Changbin'in de Hyunjin'in de gözü pür dikkat Felix'teydi. Felix sahnenin ortasına geçtiğinde mükemmel bir şekilde dans etmeye başladı. Her bir ağızdan fısıltı duyuluyordu, herkes Felix hakkında konuşmaya başlamıştı. Kısa şortu dans ettikçe sallanıyordu ve baştan çıkarıcı bir görüntü veriyordu herkese.

Sonra kalabalığın arasından biri çıktı Felix'in karşısına, suratında pis bir sırıtış vardı. Birden Felix'in karşısına geçerek dans etmeye başladı, fakat bu normal danstan ziyade, Felix'in içine girme dansıydı. Adam en sonunda Felix'in gözlerinin içine baktı ve belinden yakaladığı gibi kendine çekti. Felix karşısındakinin kim olduğunu seçemiyordu bile fakat rahatsız olduğu açıkça ortadaydı.

Hyunjin bu hareketi görmesiyle beynine kan sıçramıştı sanki, gözlerini büyüttü, boğazından ellerine, hatta başına kadar ateş basmıştı, sinirden olsa gerekti. Hızla sahneye yürüdü, adam bu sırada Felix'e daha çok yaklaşıyordu, Felix onu itmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Korkmuştu.

Hyunjin Felix'in yanında bittiğinde hızla adamın yakasından tuttuğu gibi silkeledi ve Felix'ten kurtardı. Adam hafif sendelemiş şekilde kızgın gözlerle Hyunjin'e bakıyordu.

"Ne halt yiyorsun lan!"

Adamın bu sözüne karşı Hyunjin tıslayarak güldü, sonra ani bir hareketle karşısındakine kafa geçirmesi bir oldu. Ses kesildi, müzik kapandı, çığlıklar kopmaya başladı. Hyunjin adamı yere yatırıp yumrukluyordu. Herkes uzaklaşırken Minho geldi, Hyunjin'i ayırmaya çalıştı adamdan, Jisung ise Felix'i bir sandalyeye oturttu, Felix çok hızlı nefes alıyordu ve sakinleşemiyordu.

En sonunda Minho, Hyunjin'i adamdan ayırdıktan sonra Changbin adamı hızla kaldırarak güvenliklere teslim etmeye götürdü. Bu sırada Seungmin, Chan ve Jisung Felix'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Felix tir tir titriyordu. Hyunjin onu böyle görünce kalbinde bir sızı hissetti. Hemen yanına gidip oturduğu sandalyenin önünde eğildi, Felix'in yüzünü görmeye çalışıyordu ama Felix yüzünü elleriyle kapatmıştı.

"Felix?"

"Git! Korkuyorum..."

"Benim Felix, Hyunjin..."

Felix burnunu çekti ve ellerini yüzünden çekti, Hyunjin ayağa kalktı ve Felix'i de kaldırdı.

"Gel, eve götüreyim seni."

Felix bir anda Hyunjin'e sarıldı ve ağlamaya başladı. Hyunjin ne hissedeceğini bilmiyordu, içindeki hisleri önlemedi bu sefer. Sıkıca sarıldı ve sarı, yumuşak saçlarını okşamaya başladı.

"Lixie? Tanrım iyi misiniz?"

Bunu söyleyen Wooyoung'tu, endişeyle Felix'in yanına geldi. Bu sırada Hyunjin ve Felix'te ayrılmıştı. Hyunjin 5 dakika daha sarılabilmek için nelerini vermezdi oysaki.

"Ben... Her şeyi berbat ettim..."

Felix dudaklarını büzdü, hâlâ gözlerinden yaş geliyordu. Wooyoung Felix'i kollarının arasına aldı, saçlarını minik minik öptü.

"Hayır kuzum, senin hatan değildi. Hem merak etme, telafisini yaparız bunun. Berbat olmadı, zaten yeterince güzel bir gündü. Hadi eve git de duşunu alıp güzelce uyu."

Felix başını hafifçe salladı. Arkasını döndü ve onu bekleyen topluluğa baktı.

"Hepinizden özür dilerim..."

İlk konuşan Jisung oldu.

"Sorun değil bebeğim, hadi sen iyi değilsin şimdi, yarın konuşuruz bunları tamam mı?"

Felix gülümsedi, hiç hâli yoktu. Dışarı yürüyecekken ayağı takıldı, az kalsın düşecekti ki Hyunjin onu kolundan tutup kendine çekti.

"Şapşal gibi yürüme."

"Hyunjin, özür d-"

"Susacak mısın? Senin hatan değildi."

Sonra etrafına baktı, Chan'larla gelmişti fakat onu bu gece yalnız bırakmak istemiyordu, kafası yerinde değilken yanlış şeyler yapabileceğinden korkuyordu.

"Chris, ben eve bırakırım onu, siz gidin."

Seungmin boş gözlerle Hyunjin'e baktı, güvenmek istiyordu fakat aklına sürekli geçmiş geliyordu.

"Lütfen Seungmin, o kadar iğrenç biri değilim."

Seungmin hâlâ Hyunjin'e boş boş bakarken Chan onun kolundan tuttu.

"Gidelim birtanem."

Chan Seungmin'e onaylarcasına bir işaret yaptı ve ikisi gittiler.

Sonunda Hyunjin Felix'i arabaya bindirmeyi başarmıştı. Yolun bir kısmı Felix'in rastgele şarkı söylemeleriyle geçmişti. Sonrasında Felix uyumuştu bile.

...

yazacak bisi yok, bai.

Haberin yok ölüyorum, Hyunlix.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin