AtlasBuraya alışmaya çalışmamın üzerinden üç haftadan fazla geçmişti.
Ama ne zaman annem izmirden arasa orayı aşırı özlediğim için ağlayasım geliyordu. Kordonda çay içmekten fakülteden arkadaşlarla dersi ekmeye kadar her şeyi özlemiştim. Evet öğretmenlik yapmak çok mükemmel bir şeydi ama İzmir'de olmadıkça hevesim kaçıyordu. Kötü hissediyordum. Üstelik geldiğimden beri yalnızdım. Köy halkı hala bana UFO'dan inmiş uzaylı gibi bakıyordu.
Hatta en çok konuştuğum kişi Yüzbaşı Atahan'dı ona da gıcık olduğum için günler önce askeriyenin kapısının önünden yürümeyi bile bırakmıştım.
Tabi Atahan'dan kaçma planım bir yerde suya düşmüştü çünkü okul müdürü benden çocukların askerlerle vakit geçirebileceği bir etkinlik planlamamı istemişti. Sanırım askerlere motive olsun diye falandı. Tabi ingilizce öğretmeni olarak bu görevi neden ben aldığımı sorduğumda sorumu geçiştirerek beni göndermişti.
Hala bana aşırı garip geliyordu.
Yine de müdürle ters düşmek istemediğim ve şu doğu görevini herhangi bir uyarı almadan bitirmek istediğim için kabul etmek durumunda kalmıştım.
Bu da demek oluyordu ki şu anda öğrencilerle beraber askeriyenin içinde olmamın tek bir nedeni vardı; etkinlik.
"Öğretmenim! Annemin yaptığı keklerden ister misiniz??"
Sınıf başkanı olan Esma yanıma gelip elindeki tabağı bana uzattığında bir çocuğun hevesini kırmak iğrenç bir şey olduğu için istemesem de aldım.
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil hocam!"
Gülümsedim. "İngilizcesini alayım lütfen??" Dedim hemen.
Biraz düşünse de doğru kelimeyi bulup bana geri cevap verdi ve koşarak çocuklarla eğlenen askerlerin yanına koştu. Tabi hala ingilizce öğretmeni kimliğimi bırakmamıştım. Yine de buradaki çocukların üstüne o kadar düşmüyordum, temelleri yoktu ve şehirdeki çocukların yanı sıra istekleri de pek yoktu. İlk olarak onlara sevdirmeliydim bunu.
Elimdeki tabağı koyacak bir yer bulamadığım için arkamdaki duvara yaslanırken, onlara tatil gibi gelen ve bu nedenle komutanlarından azar yemeden çocuklarla ilgilenen askerlere baktım bir süre.
Diğerlerinin söylediğine göre Atahan cidden askeriyeye yabancı, hele de çocuk asla almazdı. Hatta askerler bizi görünce bir yanlışlık olduğunu bile düşünmüştü. Sonra ise günler önce tanıştığım Üsteğmen bizi içeri almış, Komutan'ın onayladığını söylemişti.
Gözlerimi etrafta gezdirsem de geldiğimden beri Atahan'ın görmemiştim. Askerlerde o olmadığı için aşırı rahattı. Çocuklar bile Atahan'dan korktuğu için onun yanında duramıyordu. Yani iyi ki yoktu.. sadece merak etmiştim. Neden gelmemişti?
Kendime engel olamadan lavaboya gitme bahanesiyle askeriye'ye girdim. Bu sırada tabak hala elimde duruyordu çünkü az önce bir yere koymaya çalıştığımda Esma'nın yemem için beklentiyle bana baktığını görünce gülümseyerek tabakla içeri girmiştim.
İçerideki Askerler bana bakmayıp işlerini yaparken gözlerimi etrafta gezdirdim bir süre.
Daha önce hiç askeriyeye girmemiştim bu yüzden anlık olarak duraksasam da adımlarımı ilerlettim. Kapıda sorduğum Erlerden biri bana lavabonun sağda olduğunu söylemişti. Bu yüzden onun dediği yere ilerledim.
Ama önüme lavaboyla ilgili hiçbir şey çıkmayınca kaşlarımı çatarak etrafa bakındım.
"Nerede bu.." diye mırıldanarak hemen hemen boş olan koridordaki kapılara baktım bir süre daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanacağız İkimizde / BxB /
Ficção Adolescentehayatı sert eğitimlerle geçmiş Yüzbaşı Atahan Dinçer ile doğu görevini küçücük bir köyde yapacak olan İngilizce öğretmeni Atlas Başaran'ın yolu bir yerde kesişir. ____ Yetişkin içerik ✔ Küfür, Cinsellik ve kişiyi olumsuz etkileyecek davranışlar ✔ İy...