Atahan"Yok bugün yemek falan size! İt herifler!"
Aşırı sesli bir şekilde askerlerime doğru bağırdığımda gözlerindeki korkuyu ve gerginliği gördüm. Askeriyede huzursuzluk çıkaran birkaç tane Er'i kendi odamda sıraya dizmiş, herkes yemekhanedeyken onlara azar çekiyordum. Birkaç gündür de üzerimde aşırı büyük bir gerginlikle ve sinir olduğu için birilerine bağırmak iyi gelmişti.
"Siktirin gidin görevlerinizin başına!" Diye bağırdım son kez ve yaklaşık on beş dakikadır yerlerinde titreyen askerlerin odadan saygı içerisinde çıkışını izledim sırtımı masaya yaslayarak.
Kapı kapanınca uzun süredir sinirden sıktığım dişlerimi eski haline çevirip bir nefes verdim.
Bu böyle olmayacaktı, sinirimi atmam lazımdı. Ve ben genel olarak bir şeyleri yumruklamadan sinirimi zor atabilen bir insandım. Gençliğimde çok fazla sokak dövüşü yaptığım için de sıklıkla antrenman yapmak alışkanlıktı benim için.
Hava buz gibi olsa da üzerime ceketimi almadan telefonumu cebime attım ve hızla odamdan çıktım. Aynı hızla askeriyenin bahçesine çıktım.
Burada askeriyenin sınırları içinde kullanılmayan müştemilat tarzı bir depo vardı. Ben burada değilken bomboş duran depoyu tamamen temizletip kendime bir antrenman odası olarak düzenlemiştim. Bu yüzden çok sık buraya gelirdim, benden izinsiz de kimse adımını atamazdı buraya.
Cebimden anahtarı çıkarıp deponun kapısını açtım ve içeri girip ışığı açtım. Dışarıda hava aydınlıktı ama burasının camları ormanlık kısma baktığı ve ağaçlarla çevrili olduğu için ışık çok az alıyordu. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Her şey bıraktığım gibi yerinde duruyordu.
Anahtarı yanda duran masaya fırlatır gibi attım ve üzerimdeki tişörtü çıkarıp kenara attım aynı şekilde.
Gözlerim ilk olarak boks torbasına, sonra da cebimdeki telefona kaydı. Kendi kendime düşündükten hemen sonra hislerime yenik düşüp telefonumu çıkardım.
Aşırı garipti. Atlas'ı hep yanımda istiyordum. Elimden gelse onu evimin bodrumuna bile kapatabilirdim hatta. O ise bana karşı haklı olarak mesafeli davranıyordu. Ne kadar benim kadar bu ilişkiyi istediğini bilsem de Atlas'ın gururu hafife alabileceğim bir şey değildi, ki ben Atlas'a bunu yaptırmazdım. O yüzden onu bir şeylere zorlamadan ya da negatif tepkiler vermeden yanımda tutmaya çalışıyordum.
Çıkardığım telefonu hızla açıp mesajlar kısmına girdim ve Özge'nin okunmamış tonlarca mesajını arkada bırakıp Atlas'ın konuşmasına girdim. Son görülmesi beş dakika önceydi.
Atahan: Askeriyeye gel, bekliyorum.
Mesajı yazıp gönderdiğimde gözlerim profil fotoğrafında gezindim bir süre. Zaten Atlas direk olarak çevrimiçi olup mesajıma girmişti. Sanırım dersi yoktu.
Atlas Öğretmen: sebep
Dudaklarımda bir sırıtış oluşurken tekrar cevap yazdım.
Atahan: sana bir şey göstereceğim.
Atlas attığım mesajla birkaç dakika mesajı görüldüde bıraktı. Bu sırada mesajlar açık kalacak şekilde telefonu masaya koydum ve elime siyah bir bandaj sardım. Gereksiz sakatlıklara gerek yoktu çünkü. Elime bandajı sararken aklıma Atlas'ın sağlık ocağındaki hali geldi. Cidden kandan ve açık yaralardan hiç hoşlanmıyordu, görünce tir tir titremeye başlıyordu. Sırıttım ve mesaj sesiyle bakışlarımı masadaki telefona çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanacağız İkimizde / BxB /
Ficção Adolescentehayatı sert eğitimlerle geçmiş Yüzbaşı Atahan Dinçer ile doğu görevini küçücük bir köyde yapacak olan İngilizce öğretmeni Atlas Başaran'ın yolu bir yerde kesişir. ____ Yetişkin içerik ✔ Küfür, Cinsellik ve kişiyi olumsuz etkileyecek davranışlar ✔ İy...