Sabahın ilk ışıklarıydı. Saat 5 bucuk civarlarındaydı muhtemelen. Ve ben hala uyanıktım. Dün yaşadığım şeyler o kadar fazlaydı ki düşünmekten gözüme gram uyku girmemişti. Kafamı uzandığım yatağımdan kaldırdığımda boynuma giren acıyla yüzümü buruşturup acıyla tısladım. Kramp girmişti ve çok acıyordu!
Yüzümü yıkayıp kendime gelmek için ayaklandım hemen, sonra da duş alma kararı alıp duşa girdim.***
Nemli saçlarımla kendime bir kombin hazırlamak için giysi dolabımın karşısına geçtim. Elime bej rengi transparan bir gömlek ve kalın kumaşlı kahverengi bir pantolon aldım. Gömleğin iplerini çok salaş bağladım. Rahat olmak istiyordum. Ardından kahverengi oldukça ince ve hafif bir pelerin bağladım omuzlarıma. Bu sırada saçlarım çoktan kurumaya yüz tutmuştu. Onları tepeden bağladım ve kenarlardan çıkan bebek saçlarımı düzelttim. Genelde babam daha asil şeyler tercih etmemi söylese de pek umrumda olmazdı. Rahat ve sade giyinmeyi severdim ben. Gereksiz gösterişe gerek yoktu.
Kapımın çalınması ve içeriye giren cariyenin babamın beni aşağıda beklediğini haber vermesiyle tekrar en başa dönüyordum. Benim bu adamdan bir an önce kurtulmam gerekiyordu gerçekten.
Kendime son kez bakıp odadan çıktım. Koridorda beni görenlerin baş selamlarını alarak en sonunda saray odasının önünde durdum. Kim bilir içerde beni neler bekliyordu. Kesinlikle öfkeleneceğim şeyler olacağı kesindi.
Ama önemli değildi bana göre. Bu akşam için planlarım vardı. Tabi hiçbişey istediğim gibi gitmezse.
Derin bir nefes alarak odaya giriş yaptım.
İçeride gördüğüm görüntü öfkeden deliye dönmeme yetti bile.Babam, masanın en başına oturmuş ve hemen yanı başına kral Kim'i, yani Taehyung'u oturtmuştu. Ona gülerek birşeyler anlatıyordu.
Bana bir kere bile gülmeyen babam...
Diğer baş köşesinde de babamın eşi üvey annem kraliçe Hwasa oturuyordu. Onun yanında da üvey kız kardeşim prenses Yoona vardı.
İçeri girmemle oradaki herkesin bakışları bana döndü. Taehyung beni baştan aşağı süzmeye başladığında sanki hoşuna giden bir şey fark etmişçesine sırıtarak önüne döndü.
Babamın bakışları bir kaç saniye yüzümde mekik dokuduktan sonra konuştu bana karşı."Jungkook, masaya geç oğlum."
Oğlum kelimesini duymamla yüzümün buruşmasına engel olamadım. Dediğini yapıp Taehyung'un yanına oturmak yerine kız kardeşimin yanına oturdum.
Bunları büyük bir zevkmişçesine sırıtarak izliyordu ve bu benim iyice gerilmeme yetipte artıyordu.Bunları umursamayarak yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip konuştum masadaki herkese karşı.
"Günaydın." Yoona sevimlice gülümseyerek cevap verdi bana."Sana da günaydın hyungg!"
Hwasa biraz yüzümü inceledikten sonra konuşmaya başladı.
"Jungkook, çok yorgun görünuyorsun canım. Akşam uyumadın mı sen?"
Bu kadının herşeyi bu kadar cabuk fark ediyor olması hiç iyi değildi. Hemen cevap verdim
"Pek sayılmaz."
"Bi sorun mu var yoksa?"
"Anne! Sorguya çekmesene abimi. Önemli olsaydı söylerdi zaten."
Yoona'nın beni ayak üstü sorgudan kurtarışıyla ona içtenlikle gülümsedim. O da bana bakıp göz ucuyla 'rica ederim' dercesine göz kırptığında gülümsemem daha da genişledi.
Yoona. Onunla oldukça iyi anlaşıyordum.
Ardından babam hemen konuya girdi, acelesi varmış gibi. Vardı tabii...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planned Love
FanfictionJeon Jungkook, Kim Taehyung'un eşi olmak istemiyordur. Ama davet akşamı, kaçmak için mükemmel bir zamandır. :)