9

59 14 60
                                    

İki gündür odamdan dışarı çıkmıyordum.
O kadar keyifsizdim ki kalkıp bir bardak su içmeye bile mecalim yoktu.

O olaydan tam 2 gün geçmişti.
Taehyung beni yine bi şekilde saraya geri getirmiş, nerden geldiğimizi soranlara da saçma sapan şeyler söylemiş, kimisine de gücünü kullanarak soru sordurtmamıştı.

Demin de Yoongi gelip beni kahvaltıya bekledikleri haberini vermişti. Ben de 'rahatsız olduğumu filan söyle' deyip geçiştirmesini istemiştim.
Anlayacağınız, gerçek anlamda odadan dışarıya adım atmıyordum.
Taehyung'tan filan da haberim yoktu. Gitmiştir umarım diye düşünüyordum kendi kendime ama, eğer öyle bişey olsaydı da mutlaka bana haber verilirdi.
Boşuna sevinmenin bir anlamı yoktu yani.
Taehyung'u 17 yaşımdan beri tanıyordum ben. Babası babamla oldukça yakın arkadaştı. Fakat ben hep Taehyung'dan çekinirdim. Onun olduğu hiç bir masada bulunmamaya özen gösterirdim mesela. Ya da çalışmalar yaptığımızda o geldiği zaman hemen giderdim. Onun babasıyla arası çok iyiydi. Çok iyi anlaşırlardı. Benim aksime...

Ailecek ziyaret ederlerdi bizi.
Bense babama olan nefretim yüzünden ona gerekmedikçe baba bile demezdim.
Taehyungun babası yaşı ilerledikçe krallığında oldukça aksaklıklar meydana geldi.
Taehyung tek oğluydu. O da oğlunun yerine gelmesini istedi.
Taehyung'un tahta geçişinin ardından 1 sene sonra da öldü.
Annesi ise babasının yokluğuna daha fazla dayanamayıp yataklara düşmüş, sonra ölmüştü.

Taehyung çok kendini beğenmiş biriydi. Doğrusunu söylemek gerekirse evet, gerçekten yakışıklı bir adamdı.
Ama bana göre değildi işte. Benim evlenmek gibi bir planım yoktu bir kere. Hem bu olsa bile sırf babamın faydasına olsun diye olmazdı. Olmamalıydı. Belki dedim kendi kendime.
Belki babam olmasaydı. Başka bir zaman da, başka bir şekilde... Olurdu. Evet, belki 'başka bir zamanda, başka bir evrende olsaydı'

Bu adam neden böyleydi Tanrı aşkına? Hiç mi düşünmüyordu beni?
Neden hep onun istediklerini yapmak zorundaydım ben?

Düşüncelerimle boğuşurken aklıma gelen şeyler ile vücuduma yayılan öfke dalgalarıyla nedensizce aniden çıktım yataktan.
Üstümde ki kumaş geceliği bir çırpıda çıkartıp yatağa attım.
Ardından pijamamı da indirip tamamen çıplak bıraktım vücudumu.

Dolabıma doğru ilerleyip siyah deri bir pantolon aldım altıma.
Ardından siyah dar bir gömlek de alıp kapattım dolabımı.
Pantolonu bacaklarımdan geçirip iplerini bağladığım esnada odamın kapısının hafifçe aralanması ve içeriye birinin girmesiyle hemen arkamı döndüm.

Taehyung...

Üst gövdemin çıplak oluşu beynime vururken onun bakışlarıyla beni baştan aşağı süzdüğünü gördüm.

"Kapı çalmak nedir bilmez misin sen?"

"Ne önemi var?"

"Odama bu şekilde giremezsin! Ya tamamen çıplak olsaydım?"

"Aslında hiç fena olmazdı" demesiyle gözlerim şaşkınlıkla irileşti bir anda.

"Arsız adam"

"Sen daha arsız görmemişsin Jungkook."

Sırıtarak bakıyordu yine. Bakışları üst gövdemde gezinmeye de devam ediyordu.
Konuyu değiştirmeye çalıştım hemen

"Ne için geldin yine?"

"Yarın düğünümüz var Jungkook? Eşimi görmeye odasına gelemez miyim?"

"Gelemezsin. Ayrıca ben eşin değilim."

"Henüz..."

"Çıkar mısın dışarıya? Giyiniyorum."

"Benim önümde de giyin." Dilini yanaklarının içinde gezdirerek kaşları havada bir ifadeyle söylemişti bunu. Beni sinirlendirmek için yaptığı açıkça belliydi.

Planned LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin