6-FERYAT

144 6 0
                                    


Son Yaz~ Kimsesiz (Forlorn)

🤍

(Yazarın Anlatımıyla...)

"Buradan mı abi?"
"Kaleli konağı var ileride."
Selim adamların sorularını cevapsız bırakırken çamur dolu yolun başına doğru ilerledi. Nefesini verdi çatık kaşlarıyla etrafı incelerken... Çamurdaki ayak izlerine baktı uzun bir süre, tekrardan bir nefesini verdi. "Uğraştığım şeylere bak ya!" diye yakındı bir yandan da.

Adamların hepsi Selim'in ne diyeceğini bekliyordu harekete geçmek için. Selim soğukkanlı tavırıyla çamurdan uzaklaştı, biraz ilerideki büyük taşın üzerinden ormana ulaştı.
"Bu taraftan, yürüyün!" diye de bağırdı. Adamlar her bir yandan ormana ilerlerken Selim bir süre olduğu yerde durdu.
"Sessiz olun!" dedi dişlerinin arasından. Daha sonra kafasını kaldırıp uzun ağaçlara baktı. "Havanın kararmasını bekleyeceğiz zaten. Etraftaki çöpleri halledeceğiz!" Kafasını çevirip baktı adamlara daha sonra. "On, on beşiniz burada beklemede kalsın! Tuğrul sen şu tarafı al, sakın bir aksilik çıkarma! Sessiz ve sakin!"

Tuğrul sadece kafasıyla onayladı, arkasına da 20 kadar adam aldıktan sonra ormana doğru yola koyuldular.
Selim nefesini verirken diğer adamlara göz gezdirdi. "Hiçbir sıkıntı olmayacak. Yoksa sizin kellenizi kesmeden çıkmam bu ormandan!"

(Aleyna'nın Anlatımıyla...)
Yaklaşık 8 saat geçmişti ve üzerimdeki bitkinlik hala duruyordu. Hava kararmıştı çoktan. Artık titremiyordum ama her an daha kötü bir şekilde titreyebilirdim. Canım ne kadar bişey istemese de aç kalmamak için birkaç bişey atıştırmıştım.

Şimdi ise o kadar çaresizdim ki, oturamıyordum. Hala da anlayabilmiş değilim. Bu adam... Çınar, benden ne istiyordu? Ben ona ne yapmıştım ki? Yaman dedi... Kız kardeşi falan dedi, hiç bişey anlamıyordum.

İçimdeki sızı çoğaldıkça gözlerimden daha da çok yaşlar süzülüyordu. Zaten yüzümdeki, kolumdaki, bacaklarımdaki yaralar sızlıyordu. Bir de içimdeki sızı daha da acıtıyordu...
Dayanacak halim kalmamıştı artık. Her şey bir anda tepetaklak oldu, sevdiğim her şeyden nefret ettim! Yaşadığım yerden, sevdiğim adamdan artık uzaktım! Hayatımdan uzaktım. Ailemden, tek ailem... Babamdan uzaktım, ki bu onun umrunda değildi ama. Kimsesizdim artık. Kimim kimsem yoktu.

Tek başımdaydım, yalnızdım. Kimsesiz bir kadındım artık. Yani ölüp ölmemem, birilerinin beni kaçırması, kullanıp atması umrumda olmamalı... Ne de olsa yaşamam için de bir sebep kalmamıştı, sıkılmıştım. Yorulmuştum. Kimsesiz ben artık yaşamanın da önemsiz olduğunu gördüm, görüyorum...

Kapının açılmasıyla birlikte ayağa kalktım hemen. Titremeye başlamıştım ama umrumda da değildi.
Çınar gelmişti. Ve bana anlamsız gözlerle bakıyordu. Yutkunmaya çalıştım ama başaramadım.

Gerçekten bana bişey yapacak mıydı?

Üzerindeki ceketi çıkarırken nefesini verdi. Ceketi masanın üzerine bırakırken de konuşmaya başladı. "Kaçmaya çalışmadın mı gerçekten?" Göz göze geldiğimizde kafamı olumsuz anlamda salladım.
Bana doğru adımlar attı. "Yoksa beni mi istiyorsun?"

Titremem azalıp giderken kaşlarımı çattım. "Sen deli misin be adam?" dedim sinirle. "Beni kaçırdın! Bana sahip olacağını söyledin! Şimdi de..."

"Ee, ne var bunda?" dedi biraz daha bana yaklaşırken. Yutkundum. "Ne demek ne var?" Sesim kısılmıştı anlamsız bir şekilde, konuşamamıştım.
Hafifçe gülümsedi. Dudaklarını ıslattı daha sonra. Gözlerimi kıstım bakarken. "Odada devam edelim. Aç değilsin değil mi, bişeyler hazırlatayım?"

HATUNUMWhere stories live. Discover now