2-Günah

62 15 25
                                    

Lilith

"Tanrım!" Korkuyla uyandığımda başımın arkasındaki ağrı yüzümün buruşmasına neden oldu. "Acele etmeyin, düşerken başınızı çarpmışsınız." Yanımda uzun, esmer tenli, takım elbise giymiş bir adam oturuyordu. "Siz kimsiniz?" Sakince arkama yaslanıp rahatlamaya çalıştım.

"Size çarpan arabanın sürücüsüyüm. Sizi hastaneye ben getirdim." Birkaç saat öncesinin anıları zihnime dolmaya başladı. Aptallık edip yola atladığım için neredeyse ölecektim. Son zamanlardaki dalgınlıklarım başıma kötü işler açıyordu.

Arabasının bana çarptığı anı hatırlamaya çalışıp adamın yüzünü inceledim, daha önce görüp görmediğimi anlamaya çalıştım. Tanıdık geliyordu ancak bir o kadar da yabancıydı. Kim olduğunu sormaya karar verdiğimde odama hemşire girince konuşamadım. "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"İyiyim, sadece başımın arkası biraz ağrıyor." Yanımdaki adam sessizce bizi izlerken hemşire raporlarımı kontrol etti. "Serumunuz bittikten sonra eve gidebilirsiniz. Dinlenir ve size verilen ilaçları düzenli alırsanız ağrılarınız da geçecektir. Çıkış işlemlerinizi eşiniz mi yapacak?"

Gözlerim heyecanla büyürken gizemli adam oldukça rahat bir şekilde ayağa kalktı ve "Evet." diyerek hemşirenin peşinden gitti. Neden böyle bir şey yaptığını anlamasam da hoşuma gitmişti. Hoşuma gitmesinin sebebini de anlamadım, tuhaftı ama içimde değişik hisler yükseliyordu.

Birkaç dakika sonra geri döndüğünde serumum neredeyse bitmek üzereydi. "Sizi evinize bırakmamı ister misiniz? Ya da beni şikayet etmeniz için polis karakoluna da gidebiliriz." Oldukça özgüvenli ve yakışıklıydı. Cazibesini de iyi kullandığı belli oluyor ki çene hatları konuşurken ona ahenkli bir şekilde eşlik edip etkisi altına alıyordu. Kendimde bir sıcaklık hissetmeme sebep oldu ama aynı zamanda utandım. Neden tanımadığım bir adamı ilk görüşte beğendim ki şimdi?

"Sizi şikayet ederdim ancak beni orada bırakmadığınız için bunu yapmayacağım. Zaten asıl hatalı olan benim, yola atlamasaydım siz de kontrolü kaybetmezdiniz." Gülümsedi ve bu yine nedenini bilmediğim bir şekilde içimi ısıttı. Dişleri çok parlak ve bakımlıydı, kendini her yönden en iyisine hazırlamış, sanki buradan çıktıktan sonra önemli bir ödül törenine katılacak gibiydi. "O hâlde evinize bırakmam daha doğru olur."

Bu kez benimkiler gibi kahverengi gözlerine bakıp ben gülümsedim. "Evet, lütfen." Hemşire serumumu çıkarmak için geldiğinde gizemli adam da giyinmem için odadan ayrıldı. Üzerime çeki düzen verip sehpadaki telefonumu elime aldım. Saat gece üç buçuğa geliyordu ve yarın okul vardı ancak bu hâlde gidemezdim. Müdüre yarın için izin istediğimi yazan bir mesaj gönderip odadan çıktım.

Yabancı adam duvara yaslanmış tüm ihtişamıyla koridoru aydınlatıyordu. "Gidelim mi?" Birlikte otoparkta biraz dolaştıktan sonra büyük bir cipin yanına geldik. Bana çarpan araba olduğundan pek emin olamasam da o anda bilincimi kaybettiğim için ne gördüğümden de emin değildim. Sadece parlak ışıkları hatırlıyordum.

Yabancının arabasına bindikten sonra merakımı biraz olsun gidermek adına ismini sormaya karar verdim. "Bana adınızı söylemediniz." Direksiyonu sıkan elindeki koluna doğru uzanan damarları gözüme çarparken "Kevin Rodrigez." dedi.

Kevin ismini içimden tekrar ederken kendiminkini söyleyecektim ancak benimkini de o söyledi. "Siz de Lilith Graves, kasaba lisesinin tarih öğretmeni." Çok şaşırdım. Her an hakkında garip bir şey öğrenebileceğim gizemli biriydi ama ismimi hastanede öğrendiyse bile öğretmen olduğumu bilemezdi. "Beni tanıyor musunuz?"

Dikiz aynasına bakarken bir anlığına yüzünü çevirip gülümsedi. "Kasabada seviliyorsunuz Bayan Graves." Tekrar yola bakarken sinsice gülümsedi. "Kasabada beni severler ancak kimsenin hakkımda sizinle dedikodu yapacağını düşünmezdim."

Şeytanın Elçileri (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin