Kevin
Bana neler olduğunu bilmiyorum. Lilith'in resmini ilk gördüğümden beri onunla tanışmayı ve birlikte olmayı hayal ettim ama neden? Aşk mıydı bu yoksa cinsel bir arzu mu? Duygularımı ayırt edemiyordum. Tek bildiğim Lilith'in beni bırakmasını hiç istemediğimdi.
Onu tanımıyordum ama çok güçlü bir şekilde çekiliyordum. Bu kadarı masallarda bile yoktur. Lilith'in de benimle aynı düşüncelere sahip olduğuna emindim ancak sebepleri açıklayamıyordum. Farklı bir hayatta birlikte miydik acaba?
Bizi birbirimize iten bir güç olduğunu hissetmemek mümkün değildi ve bu gücün hepimizi dize getirebilecek türden olduğu da aşikârdı. Zihnimin tozlu raflarındaki bir kitapta her şey yazılıydı sanki ama bulanık olduğu için okuyamıyordum ve nasıl netleştireceğimi de bilmiyordum. Lilith'in kokusu başımı döndürecek derecede etrafımı sarmışken aklım daha da karışıyordu.
Geriye doğru belini büküp bir süreliğine durdu ve yüzüme baktı. Kahverengi bukleleri terden ıslanmış, aynı tonlardaki gözleri parlıyordu. "Kevin çok hızlı mı hareket ediyoruz sence?" Kaygıları vardı ama o da durmak istemiyordu. Kontrol etmek isteyip kontrolü tamamen kaybediyorduk. Böyle bir durumda ne yapılabilirdi ki?
"Tanıştığımız gün sevişmek için can atıyorsak kesinlikle aramızda güçlü bir bağ var demektir Lilith. Ne yaparsak yapalım bedenlerimiz birbirlerine çekilecek." Utangaç bir gülümsemeyle boynuma sarılırken saçlarından gıdıklandım. "Haklısın. Daha önce hiç bu kadar canlı ve tutkulu hissetmemiştim. Sanırım sen benim ruh eşimsin. Bunun başka açıklaması olamaz." Başka bir açıklaması olduğunun farkında olsak da şimdilik görmezden geldik. Anı yaşamak bir şeyleri dert edip kafa doldurmaktan daha doğru geliyordu.
Tam tutkunun zirvesine çıkmak için bir adım daha ileri gidecektim ki sehpanın üzerinde duran telefonumun alarmının çalmasıyla gerçekliğe döndük. "Tanrım, sabah olmuş! Okula geç kalacağım!" Hızlıca kalkıp kıyafetlerimi düzeltmeye başladım. "Keşke sende izinli olsaydın." dedi Lilith koltuğa uzanıp beni tahrik etmeye çalışarak. "Bir tarih öğretmeninin diğerinin yerine bakması gerekiyor. O yüzden gitmeliyim, sonra görüşürüz." Çıkmaya hazırlanıyordum ki seslendi. "Sonra derken ne zaman?"
"Bu akşam." diyerek evden ayrıldım. Muhtemelen akşam tekrar evine gidecektim. Dün gece geç saatlerde gittiğimiz için sorun olmamıştı ancak akşamüzeri bekar bir adamın bekar bir kadının evine girdiğini kasabadan birinin farketme olasılığı daha yüksekti. Bundan dolayı çekinsem de Lilith'ten bir dakika bile ayrı kalmak istemediğim için aslında pek de umursamıyordum.
Arabama binip son hızla evime gittim ve üzerimi değiştirip okula geçtim. Neyseki tam vaktinde yetiştim, ilk günlerden müdürün gözünde kötü bir imaj yaratmadım.
Aklım büyük ölçüde Lilith ve yaşadıklarımızdaydı. Öğretmenler panosuna geldiğimde istemsizce durup fotoğrafına baktım, yüzü çok tanıdıktı. Belki de gerçekten önceki hayat denilen bir şey vardı ve biz orada tanışıyorduk.
Bir kadın yanıma yaklaştığında Lilith'e dalmış bir vaziyette kıpırdamadan duruyordum. "Yakında sizin resminizi de koyarlar, merak etmeyin." Aniden sıçrar gibi olsam da bozuntuya vermeyip gülümsedim. "Oh, evet müdür beye bir fotoğrafımı versem iyi olur."
Sarışın, kısa boyluydu. Neşeli biri olduğu da gözlerden kaçmıyordu çünkü yüzünde geniş bir gülümsemeyle geziyordu. Benim kabalığıma aldırmayıp kendini tanıttı. "Ben Sarah Collins, matematik öğretmeniyim." Uzattığı eli hafifçe sıktım. "Ben Kevin Rodrigez, yeni tarih öğretmeni."
"Demek Lilith'in derslerini paylaşacak öğretmen sizsiniz. Okulumuza hoşgeldiniz." Lilith'e ismiyle hitap ettiği için yakından tanıyor olmalıydı ve bu benim için bir fırsattı. "Hoşbulduk ve Lilith'i yani Bayan Graves'i tanıyor musunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Elçileri (+18)
Mystère / Thriller... Sonunda şeytan Lilith'in bedenine tamamen yerleşti. Genç kadın yavaş yavaş kendine gelip gözlerini açtığında, artık başka biriydi. Yüzünde karanlık bir gülümseme vardı ve gözlerindeki parlaklık artık insani değildi. O, şeytanın elçisi olarak dün...