11. "KAĞIT KESİKLERİ"

531 19 72
                                    


 

                                             ⭑                                         Silme

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                          ⭑
                                         Silme.
          Karanlığın içinden yitip çıkan bir asker,
  gözlerinde ki mizansenle etrafı yakan o adımlarla,

                    imkansızlığı seçerdi; daima.

                       Ya da sil, üzerini karala.

                        Sonra tekrar yaz, ağla.

                Yırt at ama o eski boş çekmecede
                  öylece dururken asla hıçkırma.
                                         

             Manga, ışıkları söndürseler bile

                      11. KAĞIT KESİKLERİ

Geçmiş, Rusya

Eski bir yol, en yeni adımların üzerinde ki derin is lekesiyle göğüs kafesin en uç kısımlarına asılmakta. Bir adam, nefesini soluksuzca dudaklarından veren bitkin bir dal; en çok da kendine.

Zifiri ve boş bir kutuyu andıran zihniyle beraber yola odaklanmış olan mavileri genç adamın harelerini ansızın sızlatıyordu. İçinden yükselen o sızının üzerini ateş içinde yanan avuç içiyle bastırmak, o görünmeyen yarasını kapatmak istiyordu.

Dirseği belli belirsiz cam ve kapı arasına yaslanmıştı, sol eli o hiç sönmeyen yangınla saçlarına dolanmış; aynı zamanda sıkıca tuttuğu bellekle beraber artık fazla sıkmaktan düşürmek üzere olsada bir an durmamıştı adımları. Asla bırakmamak adına akan yaşını silmek için bileğinin iç kısmını kullandı o an aceleyle.

Hun ve Doruk Pavel, hemen arka koltuklarda iki uç kısma yerleşmiş, gecenin bir vakti nereye gittiklerini bilmeden belirsizlik içinde gölgelenen ağaçlara ve soluk sokak lambalarına bakakalmışlardı.

Doruk Pavel, direksiyon başında ki yorgun bedene, babasına baktı aynı yorgunlukla. Yorgunluğu hep babasındandı. Bazı suskunlukları minik kardeşinden; öfkesi ve hırsı kendinden doğardı ama şu an için pek de bir şey hissetmiyordu.

Belki de hissediyordu. Öfke. Çığlık çığlığa bağırmak an kolladığı tek şeydi şimdi. Evden aceleyle çıkarılmış ve sadece yanına birkaç ders kitaplarını ve boş birkaç defterlerini alabilmişti.

Hun toparladığı dizlerine başını yaslayarak abisi Doruk'a döndü. Elinden hiç düşürmediği, daima yanında olan kağıttan uçağı gözler önündeydi. Tek güç onda gibiydi bu gece, minik parmaklarında dolandırdığı uçağı daha sağlam tuttu o an.

AYAZ EKSENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin