6

846 87 59
                                    

Felix-Hyunjin WhatsApp konuşması

Felix:
Hyunjin

Hyunjin:
?

Felix:
Benden aldığın gözlüğümü bana ne zaman geri vereceksin

Hyunjin:
Dün seni gördüğüm parka gel
Oturduğumuz yerde beni bekle
Getireceğim

Felix:
Geliyorum

Hyunjin:
Tamam

Felix:
Hyunjin

Hyunjin:
Ne oldu

Felix:
Sarı ceketimi giyebilir miyim?

Hyunjin:
Gerçekten bunu bana sormasına sebep olacak kadar ileri gittim mi?|
İstediğini giy
Yani
Giyebilirsin Felix

Felix:
Tamam geliyorum

...

Gözlüğümü bahane ederek onu görmüş olacaktım, bu yüzden mutluydum. Üzerime yeşil, örgü bir kazak ile sarı ceketimi, altıma ise krem rengi bir pantolon giyerek evden hızlıca çıktım.

Parka geldiğim zaman Hyunjin'in benden önce gelmiş olduğunu gördüm. Beni bekliyordu, henüz yanına varmadan ona seslendim.

"Hyunjin!"

Yanına doğru hızlı adımlarla koşmaya başladım. Gülerek izliyordu beni. Yanına geldiğimde konuşmaya başladı.

"Biraz sakin ol, tıpkı küçük çocuklar gibisin."

Nefes nefese kalmıştım. Soluklanmaya çalırken aynı zamanda konuşuyordum.

"Hiç bir şey olmaz."

Hala gülüyordu. Biraz bana baktıktan sonra elindeki gözlüğümü gözlerime taktı.

"Canım gözlüklerim, sonunda kavuştum size."

Sesli güldü.

"Bu kadar çok mu özlemiştin onları?"

"Çok..."

Aynı anda güldük. Çimenlik alanda top ile oyun oynayan çocukları görmüştüm. Hyunjin'i ardımda bırakıp onların yanına koştum ve aralarından biriyle konuştum.

"Ben de sizinle oynayabilir miyim?"

Biraz birbirlerine baktılar ve daha sonra aralarından biri cevap verdi.

"Oynayabilirsin."

Hyunjin ise çimenlerin üzerine oturmuş beni ve oynadığım çocukları izliyordu.

...

Attığım top aniden bankta oturan bir kadına gelmişti. Top yanındaki dizüstü bilgisayara çarpmıştı ve bilgisayarı yere düşürmüştü. Kadın ayağa kalkıp bilgisayarı yerden alırken Hyunjin koşup yanına gitti. Ben de onu takip etmiştim. Hyunjin, kadına yardımcı olmaya çalışırken konuştu.

"Üzgünüm, benim hatam. Bir şe-"

Kadın, Hyunjin'in sözünü tamamlamasına izin vermeden bağırmaya başladı.

"Böyle şey olur mu! Neden dikkat etmiyorsunuz? Ekranı kırılmış, açılmıyor!"

Lafını yarıda bırakmasına sebep olduğu için kadına sinirlenmişti, gözlerinden belli oluyordu.

"Sakin olur musunuz? Ben karşılayabilirim her ne olduysa."

Suçumu üstlendiği için o kadar çok utanmıştım ki...

Kadına kendi telefon numarasını verdi ve konuşup anlaştılar. Daha sonra elimden tuttu ve uzaklaştık. Yüzümü yerden kaldıramıyordum. Durdu ve bana baktı.

"Felix..."

Ben hala kafamı kaldırmayınca çenemi tuttu ve kaldırdı. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Sen neden suçumu üstlendin Hyunjin? Bilgisayar açılmıyordu bile. Çok pahalı o, nasıl karşılamayı düşünüyorsun bunu?"

Art arda kurduğum cümlelerden dolayı nefesim kesilmişti.

"Kendine gel Felix. Sorun değil, bir hata yaptın sadece. Düzelteceğim işte."

Çok utanmıştım, sesim çatallaşmıştı.

"Özür dilerim Hyunjin. Ama gerçekten bilerek yapmadım."

"Yaptığın kötü bir şey değil Felix. O sürtük gereğinden fazla tepki verdi sadece, bilerek yapmadın sonuçta."

Hafifçe kafamı salladım. Beraber biraz yürüdükten sonra boş bulduğumuz yere oturduk.

Biz otururken arkamdan birinin adımı haykırdığını duydum. Beni çağıran Changbin'di. Yuna, Yeonjun, Yuqi, Lisa Beomgyu ve Yeosang'da onunla birliktelerdi. Hep birlikte yürüyüp yanımıza geliyorlardı. Hyunjin konuşmaya başladı.

"Felix ben gidiyorum."

Dönüp ona baktığımda suratını asmış olduğunu gördüm.

"Hayır gitme. Neden gideceksin ki?"

"Arkadaşların geldiler işte... Onlarla takıl."

Elimi dizine koydum.

"Hayır Hyunjin sen de kal."

Bana bakıyordu, cevap vermemişti.

"Hadi ama, lütfen..."

Başıyla onayladı. Diğerleri de geldiklerinde yanımıza çöküp çimenlerin üzerine oturdular.

...

Günün geri kalanını onlarla birlikte parkta geçirmiştim. Oyunlar oynayıp eğleniyorduk. Hyunjin ise hiç konuşmuyordu. Yaptığımız şakalara gülmüyor, konuşmalarımızı umursamıyordu. Bu dikkatimi çekmişti, hepsi birlikte getirdikleri top ile oynarken ben Hyunjin'in yanına gitmiştim. Yerdeki çimenler ile oynuyordu.

"Hyunjin..."

Kafasını yerden kaldırmadı.

"Efendim?"

"Neden katılmıyorsun bize?"

Yüzünde sıkkın bir ifade vardı.

"Onları sevmiyorum, ben hiç kimseyi sevmiyorum. Senin dışında."

Son söylediği cümle ile yüzüm gülmüştü. Fakat onları neden sevmediğini anlamamıştım. Sevilmeyecek insanlar değillerdi. Konuşmasına devam etti.

"Seni de herkes gibi sanmıştım ilk gördüğümde. Ama sen farklısın, onlar çok sıradan insanlar ve aptallar."

Kaşlarımı çatmıştım. Onların hakkında neden böyle düşündüğünü merak etsem de daha fazla üstelemedim.

En sonunda herkes dağılıp evlerine gideceği zaman Hyunjin'in yüzü gülüyordu. Şükürler olsun der gibi bir ifade vardı yüzünde, zaten benim için kalmıştı burada.

Ben, Hyunjin ve Changbin birlikte evlerimize gittik. Geri kalanlar da birlikte gitmişti.

...

wretched | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin