9

750 81 24
                                    

Odamda kitaplığımı düzenliyordum. Okuma kitaplarımı ve dershane kitaplarımı ayırmış, dolabımın raflarını siliyordum. Aniden pencereme çarpan taş ile kafamı çevirip camdan dışarıya baktım. Hyunjin dışarıdaydı. Beni görünce gülümsedi, ben de gülümsedim. Hemen odamı olduğu gibi bıraktım ve telefonumu alıp aşağıya indim. Hızla çıkmak için kapıyı açtığımda annem beni gördü ve seslendi.

"Nereye gidiyorsun Felix? Sakin ol."

"Şeye gidiyorum..."

Sorgulayan gözlerle bana bakıyordu hala.

"Yuna... Yuna'nın yanına."

En yakın arkadaşım olduğu için ailem Yuna'yı biliyordu. Daha önce onlara Yuna'dan bahsetmiştim.

"Üzerine bir şey al. Hava soğuk."

Dönüp kendime baktığımda üzerimde sadece incecik mor kazağımın olduğunu gördüm. Annem haklıydı, üzerime bir şey almalıydım yoksa dışarıda üşürdüm. Koşarak yukarıya çıktım, odamdan sarı ceketimi aldım ve üzerime hızla geçirdim. Tam odamdan çıkıp aşağıya inecektim ki masamın üzerinde duran tokaları fark ettim. Hyunjin'in bana dün aldığı tokalar...

Hemen iki tanesini alıp aynanın karşısına geçtim. Saçlarıma özenle taktım ve hızla aşağıya indim.

Kapıyı açıp çıkmıştım ki son anda saçlarımın toplu olduğunu hatırladım. Hemen içeriye geçtim, toplu saçlarımı açtım ve tokalarımı tekrar aynanın karşısında düzgünce taktım.

Hyunjin beni bekliyordu. Yanına gider gitmez boynuna sarıldım. O da bana karşılık ellerini belime koydu ve sarıldı bana. Ayrıldıktan sonra elimde tuttuğum saç lastiğimi gördü ve elimden aldı. Arkama geçtikten sonra saçlarımı toplamaya başladı. O kadar yumuşak davranıyordu ki... Dokunuşları çok hafifti. Topladıktan sonra önüme geçti ve yıldızlı tokalarımı da düzeltti.

"Böyle daha güzelsin. Keşke açmasaydın, neden açtın ki?"

"Sen beğenmezsin diye açtım."

Birbirimize baktık.

"Hani markette tokamı tutup saçımdan hızla çekmişt-"

"Tamam."

Sözümü kestiğinde sustum. Konuşmaya çalışıyordu fakat ne diyeceğini bilmiyordu. Bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada vazgeçip susuyordu. Ben ise sadece ona bakıyordum.

"Yani, tamam. Anladım."

Anlaşılan kafası karışıktı, kilitlenmişti karşımda. Konuyu dağıtabilmek için aniden yüzüme sanki sinirliymişim gibi bir ifade takındım ve ellerimi belime koyup konuşmaya başladım.

"Ya evimin camını kırsaydınız beyefendi?"

Gülen gözleriyle baktı bana.

"Kusura bakmayın, ama sizi çok özlemiştim."

Söylediği cümleyi duyar duymaz tebessüm ettim. Beni mi özlemişti?

Elini bana uzattı ve tuttum. Beraber parka doğru yürüdük. Yürürken ona bir soru sordum.

"Hyunjin, Yuqi ile neden ayrıldınız?"

Derin bir nefes aldı ve cevap verdi.

"İyi bir kız aslında. Ama anlaşamıyorduk onunla, onu sevdiğimi sanıyordum fakat yanılmışım. Hevesmiş sadece. Zaten 6 ay kadar sürmüştü ilişkimiz."

Kafamı salladım.

"Anladım."

Biraz daha yürüdükten sonra parkın içine girmiştik. Boş bir salıncak gördüm ve koşarak oturdum. Oturduktan hemen sonra Hyunjin salıncağın başına geldi ve bana bakmaya başladı. Ben de ona bakıyordum, aniden kahkaha attım. Ben gülünce o da benimle beraber kahkaha attı. Onu ilk defa sesli gülerken duydum. Çok güzeldi.

"Sen hala küçük bir çocuksun biliyorsun değil mi?"

Cevap verdim gülerek.

"Evet biliyorum! Bu küçük çocuğu biraz salıncakta sallamak ister misin?"

Arkama geçti ve salıncağı yavaş yavaş iterek beni sallamaya başladı. İki yana kollarımı açmış, aynen Hyunjin'in dediği gibi sanki küçük bir çocukmuşum gibi yüksek sesimle gülüyordum.

Bir süre sonra yüksek sesle Hyunjin'e seslendim.

"Daha hızlı Hyunjin!"

"Hayır Felix. Bir şey olur, kıyamam sana."

Bu söylediğini duyunca karnımda kelebeklerin uçuştuğunu hissettim. Ayaklarımla salıncağı durdurdum ve arkamı dönüp ona baktım.

"Ne dedin sen?"

"Kıyamam sana dedim."

Güldüm ve utandığımdan ellerimle yüzümü kapattım. Gülerek bakıyordu bana. Önüme döndüm ve konuştum.

"Hadi Hyunjin, devam et!"

Bir kaç kez beni salıncakta itti ve tam o sırada yağmur başladı. Hızlı yağıyordu yağmur, yavaş değildi. Hyunjin arkamdan salıncağı durdurdu ve önüme geçti.

"İn salıncaktan Felix."

İndim ve elini tuttum, moralim bozulmuştu. Eğleniyordum çünkü.

Elimi bıraktı ve üzerindeki uzun deri ceketi çıkarıp bana giydirdi. Elimi tekrar tuttu ve biraz yürüdükten sonra gördüğümüz ilk kafeye girdik. Saçları ıslanmıştı. Elleriyle saçlarını ıslaklığın gitmesi için dağıttı.

Daha sonra ikimiz de bir sandalyeye oturduk. Camdan dışarısı görünüyordu. Yağan yağmuru izliyordum. Derken telefonum çaldı. Arayan annemdi. Aramayı yanıtladım.

"Efendim anne?"

"Yağmur yağıyor Felix. Eve gelirken dikkatli ol, üşütme."

"Tamam anne merak etme beni."

"Tamam."

Telefonu kapadı. Hyunjin konuştu.

"Neden yüzün asıldı Felix?"

"Eğleniyordum çünkü. Birden pat diye yağmur bastırdı."

Güldü ve cevap verdi.

"Sen iste ben seni her zaman sallarım salıncakta. Asma ama suratını..."

Kafamı "tamam" dermiş gibi salladım ve sandalyemi çekip onun sandalyesinin yanına taşıdım. Başımı omzuna koydum ve beraber yağmur dinene kadar kafede camdan dışarıyı izledik.

...

wretched | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin