22

494 55 13
                                    

Haftalar sonra dershane uzaklaştırmam bitince giydiğim siyah sweatshirt'ün kapüşonunu kafama geçirdim, ayakkabılarımı giydim ve çantamı sırtıma takıp dershaneye gitmek için evden çıktım.

Kendimle birlikte sarı ceketimi de getirdim. Yolda yürürken gördüğüm ilk konteynerin içine attım, geriye dönüp bakmadan yoluma devam ettim.

Yol boyunca Hyunjin'in de dershaneye gelmiş olmasını diledim. Kapının önüne vardığım sırada Jisung'u gördüm. Ona görünmemek için gizlice girmeye çalıştım kapıdan, ama sanırım başaramadım.

"Felix..."

Duymamış gibi davrandım ve yürümeye devam ettim. Kolumdan beni tuttu.

"Hey! Dursana..."

Arkamı döner dönmez kafasını eğdi ve kapüşonumun altından bana bakmaya çalıştı. Göremeyince ise kafamdan indirdi. Beni görmesini istemiyordum çünkü gözlerimin altı mosmordu. Hemen arkamı döndüm ve tekrar taktım. Yoluma devam ettim, ona geri dönüp hiç bir şey söylemeden sınıfıma çıktım.

Sırama oturur oturmaz kafamı sıraya kapıyı görebilecek şeklide koydum. Ders başlayana kadar Hyunjin'in kapıdan içeriye girmesini bekledim. Yanıma birisinin oturduğunu fark edince irkildim. Kafamı kaldırıp baktığımda Soyeon'u gördüm.

"Hyunjin yüzünden, değil mi?"

Başta tepkisiz kaldım fakat daha sonra konuştum.

"Sen nereden biliyorsun?"

Gülerek cevap verdi.

"Onu sevdiğin o kadar belliydi ki..."

"Çok seviyordum evet. Hala seviyorum."

"Değer mi Felix?"

Cevap vermedim, tekrar kafamı koydum ve Hyunjin'in gelmesini bekledim. Soyeon'da bir süre bekledi ve daha sonra kalkıp yerine oturdu.

...

İçeriye öğretmen girdi ve derse başladık. Tabiki de odaklanamamıştım. Sürekli acıyan gözlerimi kapatıp dinlendirmeye çalışıyordum.

...

6. dersin teneffüsünde uyuduğum sıradan kafamı kaldırdım. Sağıma baktığımda yanımda Hyunjin'i gördüm.

Telefonunda biriyle mesajlaşıyordu. Aynı zamanda da gülümsüyordu.

Onu birden karşımda görünce gözlerimin dolduğunu hissettim. Ona baktığımın farkındaydı. Ona çok şey söylemek istiyordum fakat yapamıyordum, açamıyordum bir türlü ağzımı. En sonunda konuştum.

"Hyunjin..."

"Hmm?"

Yüzüme bakmıyordu. Kulağı bende, gözü telefonundaydı. Cevap veremedim, gözyaşlarım gözlerimden tek tek damlarken sadece ona bakakaldım.

Söyleyecek çok şeyim vardı fakat burada yapamazdım. Eğer konuşmaya başlarsam daha fazla ağlardım ve büyük ihtimalle kendimi kaybedebilirdim.

Zil çaldı ve herkes teker teker sınıfa girip yerlerine oturmaya başladı.
Hem konumuzu bitirdiğimiz için, hem de son ders olduğu için öğretmenimiz ders işlememişti.

...

Çıkış zili çalınca herkes tek tek dışarıya çıkarken Hyunjin zilin çalışını umursamadı bile. Elindeki telefonuyla uğraşmaya devam etti. Sonunda o kalkınca ben de kalktım, onun ardından ben de çıktım dışarıya.

Caddede karşıdan karşıya geçtiğim sırada birden yüksek korna sesiyle duraksadım. Arkamdan birinin ellerini belime doladığını hissettim.

Bu hissi biliyordum. Bu elleri tanıyordum.

Belimdeki eller birden ellerime ulaştı. Hyunjin ellerimi tutup kalan yolun yarısından karşıya geçirdi beni.

"Dikkat etsene anasını satayım... Gebereceksin, kocaman arabanın önüne niye atlıyorsun gerizekalı?"

Gülerek baktım ona... Gülerek konuştum.

"Beni bu hale sen getirdin Hyunjin."

"Ben ne diyorum sen ne diyorsun. Gerizekalı..."

Tam arkasına döndüğü sırada iki kolundan da onu tuttum ve kendime çevirdim, gitmesine izin veremezdim.

"Böyle çekip gidemezsin Hyunjin. Beni böylesine yıprattıktan sonra çekip gidemezsin."

"Seninle uğraşamam Felix."

"Söylesene, ben seni nasıl unutacağım?"

Alaycı gülümsemesini yüzüne yerleştirdi, daha da yakınıma geldi. Yüzümüz birbirine çok yakındı. Arasında çok az mesafe kalmıştı.

"Sen sonsuza dek senin yanında kalacağımı mı düşünüyordun Felix?"

Gülerek beni izledi bir süre. Daha sonra bileğimi sıkıca kavradı. Fazla sıktığı için canım acımıştı. Kulağıma doğru eğildi.

"Aptal, acınası haldesin."

Seslice güldü. Bileğimi sertçe bıraktı ve dönüp yoluna devam etti.

...

wretched | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin