i

440 24 13
                                    

Seungcheol elindeki valizini peşinde sürükleyerek yürümeye devam ederken bir yandan da elindeki telefonundan konuma bakıyordu. Nereye gideceğine dair hiçbir fikri yoktu. Hiç bilmediğini dilini dahi öğrenme gereği duymadığı bu insanlar arasında ilerlemeye devam ederken gelen mesaj ile durdu ve arkasına döndü. Şirkete ait bir araba önüne doğru geldiğinde rahatlamış bir şekilde gülümsedi ve arabaya ilerledi.

Arabadan inen şoför "Hoş geldiniz Bay Choi" diyerek Seungcheol'un elinden valizi aldı ve bagaja koydu. Seungcheol karşısındaki adamı izledikten sonra arka koltuğa geçti ve kapıyı kapattı. Adı oldukça duyulmuş bir mücevhercide çalışıyordu. Genelde modern takılar üreten bu şirketin yeni koleksiyonu için Fransa'ya gelmişti.

Çalmaya başlayan telefonu ile bakışlarını elindeki telefona çevirdi ve gördüğü isim ile düşünmeden açtı. "Bay Choi, yolculuğunuz nasıldı?"

"Gayet iyiydi sorunsuz bir şekilde geldim Bay Kim"

"Güzel. Otele vardığında seni oraya bir hafta önce giden çalışanımız karşılayacak. Size güveniyorum" Seungcheol birkaç şey söyleyip aramayı kapattıktan sonra geldikleri otele baktı camın arkasından. Gerçekten bu iş için uygun muydu emin olamıyordu. Sadece bu iş sonrası terfi alabileceği kulağına ulaştığı için kabul etmişti. Diğerleri gibi sıradan bir çalışandı. Kaldı ki pasaportunun bu kadar çabuk eline ulaşması bile saçma geliyordu ama daha fazla kurcalamak istemediğinden arabadan indi.

Şoförden valizini alıp otele doğru adımlamaya başladığında bakışları kendisini karşılayacak olan bedeni arıyordu. Kim olduğunu bilmediğinden direkt olarak resepsiyona doğru ilerledi. "Bay Choi" isminin seslenilmesi ile arkasına döndüğünde karşısında sarı saçlarıyla oldukça dikkat çeken bir beden görmüştü. Kendisinden birkaç santim kısa ve yakışıklı diyebileceği bedenin temiz yüzüne yerleştirdiği gülümsemesine karşı koyamayıp dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi Seungcheol. Kendisine uzatılan eli tuttuğunda sarı saçlı olan konuşmaya başladı. "Ben sizin bir üst departmanınızdan Yoon Jeonghan"

"Memnun oldum" Seungcheol birkaç saniye daha tuttuğu eli bırakmadı. "Ben sizden önce geldiğim için birkaç konuda yardımcı olacağım. İsterseniz valizinizi odanıza bıraksınlar biz de bir şeyler içerken size yapmamız gereken şeyleri anlatayım" Seungcheol "olur" diyerek onayladıktan sonra Jeonghan'ın elini bırakıp valizini görevlilerden birisine bıraktı ve yanındaki bedenle birlikte yürümeye başladı.

Bir mücevher için bu kadar uğraşmaya gerek var mıydı bilmiyordu. Aklında olan tek şey terfi almaktı. Şirketleri o kadar çok şubeye sahipti ki kimlerin çalıştığını bilmemek normaldi. Mesela bu adamı hayatında ilk kez gördüğüne emindi. Tanıdık gelmesi kafasındaki düşünceleri karıştırırken bindikleri asansörde beyaz tenli olana bakındı biraz. Siması tanıdıktı ama daha önce hiç görmemişti. Nasıl işti bu?

"Yolculuğunuz nasıldı?"

"Güzeldi. Sandığımdan daha sorunsuz geldim" cevapladığı sorudan sonra açılan asansör kapısı ile ikili yürümeye devam etti. Daha önce hiç böylesine yerler görmemiş sayılmazdı ama ilk kez böyle lüksüne denk geliyor oluşu yüzünden, yüzündeki şaşkınlığı gizleyemiyordu.

Otelin terasındaydılar ve tuhaf bir şekilde hiç kimse yoktu. Yanındaki bedenle birlikte geniş terasta yürürken ayaklarının altına serilmiş olan Paris'e bakmaya başladı Seungcheol. Bakışları Eyfel Kulesi'nden etrafındaki binalara çevrildi, 'vay be' diye geçirdi içinden. Seul'den vazgeçmesini sağlayacak bir şehir değildi ama yine de ilgi çekiciydi.

"Buyurun" eliyle sandalyeyi işaret eden bedenin yanından geçerek sandalyeye oturduğunda karşısına oturuşunu izledi. Genç adam sandalyesine yerleşirken bir an olsun ondan ayırmadı gözlerini. Dikkat çekiciydi. İnsanların ona baktığının farkındaydı ve Seungcheol bu farkındalığın verdiği öz güvenini görebiliyordu. Hafif kibir ile bir olmuş bu öz güveni kendine, sanki bilinmez bir yolculuğa, ucu bucağı olmayan bir ormanın içine çekiyordu.

İçini bürüyen ona bakma isteğini bastıramazken sahte bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Bu arada işimiz ne kadar uzun sürer bilmiyoruz bu süreçte resmiyeti kırmak açısından istediğiniz gibi seslenebilirsiniz" Seungcheol kafasındaki düşünceleri bir kenara atıp karşısındaki bedenle konuşmaya başladı sadece. Seul'deki işlerinden, Jeonghan'ın hangi bölümde çalıştığından, Seungcheol'un sıradan tasarımcı olmasından ve geriye kalan her şeyden bahsettiler. Yaklaşık bir saatin sonunca Seungcheol odasına gitmek istediğini dile getirdiğinde Jeonghan'ın söylediği şeyle durmuştu.

"Yarın size buradaki işlerimizi hallettikten sonra Marsilya'ya geçeceğiz. Geri kalan zamanımız orada geçecek"

"Marsilya mı?" Seungcheol şaşırmıştı çünkü kendisine böyle bir bilgi verilmemişti. Bu iş gezisinin altında bir şeyler olup olmadığından şüphelenmeye başlıyordu artık. "Siz odanıza geçip biraz dinlenin Bay Choi. Yarın daha detaylı ve rahat bir şekilde konuşuruz" Seungcheol onaylayıp kafasındaki soru işaretleriyle birlikte adımlamaya başladı sadece.

Bir gün öncesinde işe yetişmek için koştururken şimdi küçük bir araştırma için Paris'te olması gerçeğini hala idrak edemiyorken Jeonghan denilen bu adam yüzünden kafası karışmaya başlamıştı. Sıradan bir tasarımcıyı böyle bir şey için Fransa'ya yollamanın bir mantığı yokmuş gibi geliyordu. Özellikle böylesine bir karşılama ile alınmayı hiç beklemiyordu Seungcheol.

Odasına girdiğinde karşılaştığı şeyle hafifçe kaşları havalandı. Oldukça lüks ama gösterişten uzak bir odaydı. Daha önce böylesini görmüştü ama hiç ait olmamıştı. Kendisine alay edercesine gülmesine neden olmuştu bu durum. Kafasını iki yana sallayıp gömleğinin düğmelerini açmaya başladığında tıklanan kapı ile arkasına döndü. Uzanıp kapıyı açtığında karşısında gördüğü beden kendisini baştan aşağıya süzmüş ve bir gülümseme sunmuştu.

"Buradayken bu telefonu kullanın Bay Choi" gözlüklü olan kendisine uzatılan telefonu aldı. "Numaram kayıtlı, bir şey olduğunda arayabilirsiniz"

"Peki, teşekkür ederim" Jeonghan'ın gidişinin üstüne kapıyı kapatıp elindeki telefona bakınmaya başladı Seungcheol. Uzun bir süre burada kalacak diye yeni bir hatta ve telefona gerek var mıydı emin olamıyordu. Bunu şimdilik boş verip telefonu komodinin üstüne bıraktı ve gözlüğünü çıkarıp yanına koydu. Şu an kendisine iyi gelecek şeyin bir duş olduğunu bildiğinden banyoya doğru adımladı.

Yarın kendisini ne gibi bir sürpriz bekliyordu bilmiyordu ama hiç olmadığı kadar işkillenmişti.






-
Alnima estues yazicwm oyle bi enayilik

-Alnima estues yazicwm oyle bi enayilik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

😫🥵🥵

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

😫🥵🥵

estues -jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin