xv

103 16 20
                                    

İkili birlikte geçirdikleri bir günün sabahına her şeyden habersiz bir şekilde uyanmışlardı. Jeonghan her zaman olduğu gibi işe gitmek için hazırlanırken Seungcheol kahvaltı için bir şeyler hazırlamıştı. Sevgilisi hazırladığı şeyleri yerken kendisi de sandalyesine oturdu ve kahvaltı yapmaya başladı. Mutlulukları yüzlerine aptal bir gülümseme yaymalarına neden oluyordu. Jeonghan bir rüyanın içinde olduklarını düşünmeye başlamıştı. Tüm gününü bu adamla harcamak hayatındaki tüm hatalarını unutmasına neden olmuştu bile.

"Seni bırakmamı ister misin?" Seungcheol sorduğu sorudan sonra sevgilisine baktı. "Gerek yok, kendim giderim. Ayrıca sen şimdi ortalarda görünme, Bay Lee gördüğü an sana patlayabilir" açıkçası bu Seungcheol'un umrunda değildi. Tek istediği dedesinin Jeonghan'a bir şey dememesiydi. Adı gibi emindi ki o gecenin suçlusunu Jeonghan olarak seçecek ve tüm sinirini ondan çıkaracaktı. Bu yüzden ayaklandı ve kendisine seslenen sevgilisini umursamadan odasına girip günlük bir şeyler giymek adına dolabın karşısına geçti.

Altına bir pantolon geçirdikten sonra üstündeki tişörtünü çıkardı ve yatağın üstüne atıp tekrar dolaba döndü. Giymek için bir şeyler bakarken Jeonghan kapının kirişine yaslanmış bir şekilde siyah saçlı olanın kaslı sırtını izlemeye başlamıştı. Gözleri dövmesine kaydığında daha önce hiç görmemiş oluşuna şaşırdı içten içe. Sevgilisine doğru adımladı, tam arkasına geçti ve "dövmen" dedi sevgilisi kendisine dönerken. "Güzel duruyormuş. Daha önce fark etmemiştim"

"Daha önce sırtımı görmemiştin" Seungcheol elindeki tişörtü üstüne giydikten sonra eliyle saçını geriye yatırdı ve sevgilisine uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurdu. Jeonghan yüzüne bir gülümseme yayarken arabasının anahtarını aldı ve sevgilisinin elini tutup odadan çıkmak için adımladı. "Çene çalmaya devam edersek geç kalacaksın" sevgilisini peşinde sürükleyerek evden çıktı Seungcheol.

"Deden seni gördüğü an susmadan konuşamya başlayacak." Jeonghan arabayı çalıştıran sevgilisine bakarak söylemişti. Seungcheol dudaklarını birbirine bastırıp "biliyorum" dedi. "O zaman neden beni bırakıyorsun?" Açıkçası dedesi gerçek anlamda umrunda değildi. Sadece sevgilisiyle vakit geçirmek istiyordu. "O akşamı senin mahvettiğini düşünüyordur eminim. O yüzden beni görmesi daha iyi" söylediği şeyden sonra sarı saçlı olan nefesini dışarı verdi sadece. Ona laf anlatılmayacağını bildiğinden önüne döndü sadece.

Şirkete vardıklarında Seungcheol arabasını yol kenarına çekmiş ve sevgilisine dönmüştü. Jeonghan hiç düşünmeden uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurduğunda gülümsedi ve geri çekildi. "Dedemle görüşeceğim"

"Seungcheol gerçekten neyle karşılaşacağını bilmiyorsun" siyah saçlı olan hiç düşünmeden arabadan indiğinde Jeonghan da onu tekrarlayıp peşinden indi. Sevgilisinin yanına adımladı ve siyah saçlı olanla birlikte şirkete girmek adına kapıya yöneldiler. Daha şirkete girmeden üzerlerinde hissettikleri bakışlar Jeonghan'ı rahatsız etmişti. Neden böyle baktıklarına dair hiçbir fikri yoktu. O akşam tam olarak ne oldu hatırlamasa bile suçluymuş gibi hissetti.

Asansöre bindiklerinde Seungcheol yanındaki bedene dönüp "endişelenme" dedi. "Muhtemelen hepsi o akşamdan sonra ne olduğunu merak ediyor." Seungcheol sevgilisinin elini sıkıca tutup üstüne bir öpücük kondurduktan sonra asansörden inmek için adımladı. Jeonghan usulca elini çekerken üzerlerinde gezinen bakışlar eşliğinde masasına geçti. Seungcheol ise kendisini karşısında bekleyen dedesine doğru adımladı.

"İkiniz de odama gelin" iki sevgili duydukları şeyle önce giden bedene sonra da birbirlerine baktılar. Jeonghan anlamsız gerginliği ve can sıkıntısının kötü sonuçlar doğuracağını biliyordu. Daha şirkete adım attıkları ilk andan itibaren bir şeyler döndüğü belliydi. Sevgilisi kadar rahat davranamıyordu. Hayatları söz konusuyken bunu nasıl yapabilirdi ki?

estues -jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin