estues -jeongcheol

xxi

"Raporları bana mail olarak iletirsiniz. İyi çalışmalar"

Jeonghan yanından ayrılan bedenden sonra yanındaki sevgilisine döndü. "Bir sıkıntı yok gibi görünüyor." Söylediği şeyden sonra Seungcheol kafasını sallayarak onaylamış ve Jeonghan ile birlikte adımlamaya devam etmişti. Amerika'ya geleli birkaç gün olmuştu ve bu süre zarfında üretimle ilgilenmişlerdi. Her şey aceleye geldiği için Seungcheol gergin hissediyordu ve bunun önüne de geçemiyordu.

"Biraz çılgınca davranmasaydın daha rahat olabilirdin Seungcheol." Jeonghan'ın söylediği şeyden sonra bakışları sarı saçlı sevgilisine dönü. "Risk almak istedim" dedi omuz silkerek. "Yani, sonuç olarak şu an istediğin gerçekleşiyor ama iflasın eşiğine de sürükleyebilirdi seni."

"Bir dahakine dikkat edeceğim" yüzüne bir gülümseme yayıp sevgilisine bakmaya başladı Seungcheol. Yanağındaki çukuru belli ederek gülümsemesi, Jeonghan'ın da gülümsemesine neden olurken kafasını eğişini izledi siyah saçlı olan. Her gülüşünde bunu yapmasına bayılıyordu. "Çıkışta bir şeyler yapalım mı?"

"Ne gibi?" Jeonghan, sevgilisine merakla bakarken Seungcheol, dudaklarını birbirine bastırıp düşünür gibi yaptı. "Sahile gitmek gibi" sarı saçlı olanın yüzüne yayılan gülümsemesi ile elini tuttu ve odasına doğru adımlamaya başladı. "Joshua ve Seokmin de olacak. Biliyorsundur Joshua profesyonel sörfçü. Belki bir şeyler öğretir"

"Joshua sörfçü mü?" Nedense Jeonghan'ın sorduğu soruya şaşırmamıştı Seungcheol. "Evet" diyerek kalan işlerini bitirmek adına sandalyesine oturdu. "Oyalanmadan işimizi bitirip çıkalım sevgilim"

Dediği gibi yapıp kalan işlerini halletikten sonra ikili çıktı ve eve gitmek adına arabaya bindi. Yol boyunca Amerika'da yapmak istediklerini sıralayan Jeonghan'ı dinledi Seungcheol. Kendisinin pek bir planı yoktu çünkü sevgilisinin bir şeyler düşündüğünü zaten biliyordu. Ayrıca Kore'den, kaostan uzak olmanın verdiği rahatlık üzerine çoktan çökmüştü ve sadece Jeonghan ile olmak istiyordu.

Eve vardıklarında sahil için birkaç şey almış ve çantaya doldurup evden çıkmışlardı. Jeonghan arabaya bindikten sonra Seungcheol da binmiş ve arabayı, Los Angelas sahiline doğru sürmeye başlamıştı. Joshua ve Seokmin'in zaten orada olduğunu biliyordu. Açıkçası Joshua'nın yapacağı bir iş olmamasına rağmen -dedesinin zoruyla- gelmişti. Seokmin ile bu fırsatı değerlendirmesine de pek şaşırmıyordu.

Sahile vardıklarında iki sevgili kendilerini bekleyen arkadaşlarını bulmak adına etraflarına bakınarak yürümeye başlamışlardı. Ayaklarının altındaki sıcak kumu hissederlerken kendileri için el sallayan bedeni görmüştü Jeonghan. Seungcheol'un kolunu tutup hala etrafa bakınmaya devam eden sevgilisini o yöne doğru sürüklemeye başladı.

"Selam" Seokmin ikiliyle selamlaşmak adına uzandığında Jeonghan merakla etrafına baktı. "Joshua nerede?" Seokmin bir şey demeden arkasındaki denizi gösterdi. "Bekleyemedi" dedi. "Biz oturalım gelir birazdan"

"Umarım" küçük plaj şemsiyesinin altına oturdular. Jeonghan ve Seungcheol, denizin dalgalarıyla oynayan Joshua'yı izlemeye başlamıştı sadece. Gerçek anlamda profesyonel olduğunu belli ediyordu ve açıkçası hayran kalmışlardı. "Neler yaptınız?" ikili yöneltilen soru ile turuncu saçlı olana döndü. "Her zamanki gibi. Asıl seni sormalı" Seokmin kafasını iki yana salladı. "Bir delinin peşinde sürükleniyorum. 'Burada büyüdüm' diyerek her yere gidiyoruz"

"Senin de için bir tatil olmuş oldu. Yıllardır söylenip duruyordun. Sevgilin de yanında bence tadını çıkar"

"Zaten memnunum halimden ama benden daha manyak bir herifle sevgili olmak yoruyor" omuzlarını düşüren bedene karşılık Jeonghan kıkırdadı. "Dışarıdan görünüşüne aldanmak kolay ama içi cidden" dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırdığında bakışlar yanlarına gelen Joshua'ya kaymıştı. Altında bir şort, kolunun altında bir sörf tahtası ve ıslak saçlarıyla yeni gelmiş bedenlere bakıyordu.