KADER Mİ?-ŞANS MI?

3.3K 102 120
                                    


Karargahın kapısından çıkar çıkmaz soğuk rüzgarın yüzüme çarpması bir oldu. Hava ne ara bu kadar soğumuştu? Daha yeni yazdan çıkmıştık. Arabama doğru yürüyeceğim sırada Albayın sesini duyup yerimde kaldım.

"Sanrı Soykan, acil odama!"

Ben cümle kurmama fırsat bulamadan içeri girmişti bile. Neydi bu kadar acil olan? İnşallah yeni bir görev değildir; daha görevden geleli bir gün oldu, yenisini hiç çekemezdim. Albayı daha fazla bekletmemek için odasına doğru yürüdüm. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım.

"Gel," emrini alınca içeri girdim.

"Gel, Sanrı," dedi. Masasının önünde durdum.

"Sizi dinliyorum, Albayım."

"Bir görev var..."

Yaklaşık yarım saatlik konuşmanın sonunda odadan çıkabildim. Yeniden soğuk rüzgarı yüzümde hissedince rahatladığımı fark ettim. Arabama binip emniyet kemerimi takmadan önce telefonumun zil sesi duyuldu. Annem arıyordu.

"Buyur, sultanım."

"Kızım, çıktın mı karargahtan?"

"Şimdi arabaya bindim, annem."

"İyi bari, tam vaktinde aramışım. Semih bugün okul çıkışı arkadaşının evine gitti. Onu oradan alır mısın?"

"Alırım, alırım."

"Tamam, ben sana adresi atıyorum. Bir de gelirken ekmek al."

"Tamamdır, validem. Yarım saate oradayız."

Telefonu kapatıp arkama yaslandım, ama topuz olan saçım buna izin vermedi. O an o topuzun beni ne kadar sıktığını fark ettim. Saçlarımı çözüp özgür bıraktım. İşim gereği sürekli saçımın toplu olması gerekiyordu ve bu bazen insanı sıkabiliyordu. Düşüncelerimden ayrıldım ve bildirim sesine baktım. Annem adresi atmıştı. Neyse ki yolumun üstüydü. Çok geçmeden adrese vardım. Bahçeli, bizim evimiz gibi müstakil bir evdi. Bahçe kapısından içeri girip evin girişine adımladım, zile basıp beklemeye başladım. Çok geçmeden kapı açıldı. Kapıyı genç bir adam açtı.

"Merhaba, ben Semih'in ablasıyım. Onu almaya gelmiştim," dedim gayet kibar bir şekilde. Karşımda duran adam üstümü şöyle bir süzdü, sonra içeriye seslendi.

"Barkın, Semih'i çağır. Ablası gelmiş," dedi. Daha sonra bana döndü. "Merhaba, ben Enis Destan. Semih'in arkadaşı Barkın'ın abisi," diyerek elini uzattı. "Asker misiniz?" diye ekledi. Büyük ihtimalle üzerimdeki üniformadan dolayı öyle bir soru sormuştu.

"Üstteğmen Sanrı Soykan, memnun oldum," dedim elini sıkarken. O sırada Semih de gelmişti.

"Biz gidelim. İyi akşamlar," deyip cevap vermesini beklemeden kardeşimin elini tutup bahçeden çıktım. Bakışları ve gereksiz samimiyeti hiç hoşuma gitmemişti.

**ENİS DESTAN ANLATIMIYLA**

Kapıyı kapatıp içeride oturan kuzenimin üstüne atladım.

"Buldum lan, buldum!" dedim üstünden kalkmadan.

"Geri zekalı, in üstümden," deyip beni koltuğun diğer tarafına attı. Tekrar bağırdım.

"BULDUM KUZEN, BULDUM! BU SEFER GERÇEKTEN BULDUM!"

"Lan neyi buldun da bağırıyorsun?"

"Hayatımın aşkını buldum. Evet, bulmuştum hayatımın aşkını. Evleneceğim kadını. Evlenecektik biz."

"Ne diyorsun oğlum? Beş dakika kapıya çıktı, ne gördün? Dişi köpek falan mı?" deyip gülmeye başladı özürlü kuzenim.

"Ya bir dinle! Barkın'ın arkadaşı vardı ya, biraz önce ablası onu almaya geldi. Ondan kapıya çıktım. O nasıl bir güzelliktir, ses tonu hele. O kadar güzel ki oğlum, bir de üniforma vardı üstünde. Üstteğmenmiş. Tam hayalimdeki kadın. Evleneceğiz biz."

KARDAN AYDINLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin