"Bazen, bilmiyorum. Sonsuza kadar burada oturup düşünebilirim. Neyi düşündüğüm önemli değil. Çoğu zaman zaten neyi düşündüğüne karar veremiyorsun. Akıyor gidiyor... Bazıları senin için hayati değer taşıyor. Bazıları... Sadece düşünce. Fikirler, beklentiler. En sonunda tek bir düşünce takılıp kalıyor. Gözlerinin önünde, zihninin tam ortasında asılı şekilde. Ve sana sesleniyor; Neyim ben?"
Patrick oturduğu maviye çalınmış olan çimlerin üzerine uzanmayı düşündü. Daha sonra ellerini hafif nemli çimlere koyup oturmayı tercih etti. Hemen solunda bulunan Tarch bitkisi mavi gözleriyle ona baka kalmıştı.
"Seni sıkıyor muyum?" diye sordu genç adam bitkiye. Bitki gözleriyle gülümsediğinde Patrick sırıtıp, "Ben kendimi çoğu zaman öyle buluyorum." dedi.
Tarch, çimleri hareket ettirirken köküyle birlikte hareketlenip Patrick'in sağına geçti. Adama biraz daha yaklaşıp onun konuşmasına devam etmesi için gözlerinin içine bakıyordu. Patrick karşısında uzanan uçsuz bucaksız mavi ormana hayranlıkla bakarken, "Böyle bir ortamda hareket edebilmen büyük lüks bu arada." dedi.
Zephryion Ormanları. Eski zamanlardan birinde...
Patrick gökyüzüne dalmışken yıldızlardan birinin aydınlandığını gördü. Sakin tavırlarıyla yıldızı izlerken bir ışığın gökyüzünden aşağı düşmesini izledi. Bunun ne anlama geldiğini hemen anlamıştı. Tarch bitkisine dönüp, "Sohbetimiz burada bitiyor." dedi. Işığa bürünmüş uzun ve kalın bir ok hemen yanı başına sertçe saplandı. Zemini biraz yarıp geçen ok yıldız tozuyla parlamaya devam ederken Patrick yavaşça ayaklanıp okun yanına yürüdü. Sol eliyle okun gövdesini kavrayıp çekerek zeminden çıkardı. Bitkiye eliyle selamlayıp gülümsedikten sonra bulunduğu yamacı tırmanmaya başladı. Uçurumun kenarına geldiğinde manzarayı izleyen kurda bakındı bir süre. Ağır adımlarla yanına yürürken, "Farklı hava iyi geldi herhalde." dedi. Kurt zeminde oturmuş manzarayı dingin bir hâlde izlemeye devam etti. Patrick kurdun dibinde durup sol eliyle onun boynunu okşadı. "Gitmemiz gerek Jarr." diye söyledi ardından.
"İridian'a mı?"
Patrick başıyla onaylarken, "Yakın zamanda bir daha geliriz." dedi.
Jarr heybetli bedenini hareketlendirip Patrick'in sırtına binmesini bekledi. Patrick bir hamlede sırtına atlayıp sağ elini Jarr'ın kafasının sağına yaklaştırdı. Avucu aydın renkli ışıklar ile parladığında kurdun zihninde parlama yaşandı. Jarr hızla hareketlenip yamacı inerken hızlanmaya çalıştı. Uzuvlarını her hareket ettirdiğinde bedeninin etrafında oluşan renkli ışıklar yoğunlaşmaya başladı. Jarr ve Patrick'in gözleri renk cümbüşüne dönüp dışarı taştığında aradan geçen bir saniyede gözden kayboldular.
Patrick gördüğü iki saniyelik mavi ve beyaz rengindeki hareket eden ve daire şeklinde koridora bakış attıktan sonra İridian'a adım atmıştı. Akademide her zaman karşılaştığı kalabalığa bakınıp Jarr'ın sırtından zemine indi. Kalabalığın Bir kısmı muhafızlardan oluşurken diğer çoğunluk saydam ruhlardan oluşuyordu.
Patrick'in gözü Fayra'yı ararken arkasında işittiği naif ses ile arkasına döndü. Fayra kütüphane raflarının arasında süzülüp Patrick'e yaklaştı. Patrick neşeli bir sesle, "Kilo mu aldın sen? Biraz yürümeni tavsiye ederim." dedi. Fayra'nın bedeni göz alıcı şekilde parlarken havada süzülmeye devam etti. Daha sonra birden bedenindeki ışık yavaşça sönmeye ve bedenine hapsolmaya başladı. Işık tamamen söndüğünde koyu mavi ve altın detaylı bir cüppe giymiş, ince yüz hatlarına sahip genç bir adamın gülümseyen suratıyla karşılaştı. Patrick dudaklarını büzüp, "Çok yakışıklısın bir daha fiziksel formunda gezmeni istemiyorum." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALIKÇI TEKNESİ
Fantasy"Gözümü açıyorum... Maviliğin ve aydın renklerin birleşimini görüyorum. Nedir bu? Bilmiyorum. Henüz. Hayatım bir amaç uğruna yaşlanmak ve uğruna ölmek ile geçti. Neden? Bilmiyorum. Henüz. Bir koltuğa oturup bütün hayatımın orada geçmesini dilediğim...