Selam günce, arayı biraz açtık farkındayım. Fayra'nın amcamın olduğunu öğrendikten hemen sonra yanıma aldığım kitaplar ile biraz zaman geçirdiğimi hatırlıyorum. Annemin yazdığı kitap şöyle devam ediyor...
***
Hiç, bir şeyin aniden yok olmasına tanık oldun mu?
Çıplak ve zayıf gözlerinin gördüğü var olan evrenin içerisinde yok olan o şey... "Nereye gitti şimdi bu!?" Diye sorar durursun. Merak edersin.
Tyr az önce konuştuğu kadını tekrar görmeden anıt parkından ayrılmamaya niyetliydi. Aynı zamanda Aydın Muhafız'larından yetkin biriyle görüşmesini iple çekiyordu. Buluşma dikildiği yerde olacaktı. O gözlerini etrafta gezdirirken az önce Izar'ın bindiği atı gözüne iliştirdi. At, ona doğru ağır adımlarla yaklaşıyor ve zemine bakıyordu. Tyr'ın zihnine düşen ilk şey Izar'ın kellesinin alındığıydı. Atı da başıboş bırakmışlardı anlaşılan.
Gördüğü şey pek hoşuna gitmedi. Neden at serbest kalmıştı? Bilemedi. Siyah at meydanın ortasına geldiğinde duraksadı.
Ben söyleyeyim. Ne kadar kudretli olursan ol; Her zaman senden daha güçlüsü vardır. Ve zihninin akıl sır erdiremediği o gizemli şeyi iki parmağıyla halledebilir. Benliğini şıp diye yok edebilir. Hayat güzeldir, yeterince yaşadıysan...
Izar, cehennem alevini andıran zırhlı ordunun başına geçti. Sırasıyla dizilmiş binlerce boynuzlu askerin yüzlerine göz gezdirdi bir süre. Askerlerin suratında yakaladığı bir duygu varsa o da yok etmeye hazır bir orduya önderlik ettiğiydi. Ordunun arkasında yükselen iki trol ve bir ruhsal varlığa gözünü iliştirdiğinde babasının ne kadar hazırlıklı geldiğini bir kez daha anlamıştı.
"Zamanı geldi, Umbra..." dedi fısıldayarak.
Tyr, atın nadir hareket ettiğini fark ettiğinde içinde büyüyen şüphe korkuya dönüşmüştü. Zemine bakan at, birden başını kaldırıp Tyr'a baktı. Kapkaranlık gözleri yavaşça kızıl alevle dolmaya başladı. Karanlık at aniden şaha kalktı. Tyr, donmuş bir şekilde olanları izlerken atın bir sıvıya dönüşüp zemine yayılmasına şahit olmuştu. Anıt parkında bulunan diğer insanlar tedirginlikle olanları izlemeye koyuldu. Zeminde bulunan siyah sıvıya yaklaşanlar bile olmuştu. Ama Tyr gözlerini dahi hareket ettirmedi. Sıvıya yaklaşan bir grup insanı fark edip gözlerini kırparak kendine geldi.
"Daha fazla yaklaşmayın!" diye bağırdı endişeyle. "Uzak durun dedim!" Orada bulunan insanların dışında bir şeyler hissettiğine emindi Tyr. Göğüş kafesi adeta karanlıkla dolmuş, omuzları ağırlaşmış ve düşmüştü. Soğuk terler atarken titreyen ayaklarıyla birkaç adım ileri atıverdi.
Her adımında içindeki korku büyüyor ve bedenini ele geçiriyordu. Böyle bir olayı daha önce hiç görmemişti elbet. Birden durakladı. Bu duraklama onun gözlerini fal taşı gibi açılmasına sebep olmuştu. Sıvı, bir bütün olarak yükseliyor ve bir beden haline geliyordu.
Karanlık sıvı, tamamen bütünleştiğinde, beyaz kabarık elbiseli bir kadın belirdi. Kadın etrafındaki topluluğa göz gezdirirken Tyr ile göz göze geldi. Kadının gözlerindeki anlam kibir ve nefretten başka bir şey değildi.
"Burayı seviyordum. Daha önce sık sık ziyaret ederdim. Merhaba millet! Biliyorum her gün böyle durumlara şahit olmuyorsunuz. Gözlerinizdeki korkuyu görebiliyorum. Bana Umbra diye seslenin lütfen. Ve sakın ola endişelenmeyin. Geceniz uzun sürecek!.."
Umbra ellerini iki yana açıp göğe gösterdi. Daha sonra kendi etrafında dönerek göğe yükselmeye başladı. Kızıl saçları yükselmeye devam ettikçe rüzgara kapılıp savrulmaya başladı. Elbisesinin eteğinin bir kısmı siyaha bulanmış kirle kaplanmıştı. Göğe yükselirken adeta gökyüzüyle dans ediyor gibiydi.
Ellerini iki yana açıp göğe doğru kaldırdı. Titreyen gözleri gökyüzüne bakarken, parmaklarının ucundan yayılan kızıl enerji dalgaları, gökyüzüne doğru yükseldi ve orada genişlemeye başladı. Mavi ve kırmızı tonların karıştığı bir alev dairesi, gökyüzünde belirmeye başladı. Bu daire, malum ordunun burada olduğunun habercisi olan mühürlü bir işaretti.
Tebessüm eden Umbra, göğsünü kabartıp derin bir nefes verdi. Kapalı gözlerini yavaşça açtı. Bükülen ve Deca'nın üstüne bir okyanus gibi çöken mavi gökyüzüne bakındı. Geceyi gündüze çeviren Umbra, karşısında duran alevle çevrelenmiş olan karanlık daire ile göz göze geldi. Ardından dudaklarından şu kelime döküldü, "Son damlasına kadar..."
Devamı için kitaba tekrar göz atmam gerek. Malum uzun zaman oldu. Hım. Aslında, neden olmasın?
Selam. Normalde bölüm atmamaya kararlıydım ama kurgu için verdiğim mola sona erdi gibi. Bölüm biriktirmeyi çok istiyorum ve kurgunun istediğim yere geldiğinde tamamen yayınlamayı düşünsem de bu sürece kadar iki veya üç bölüm yayınlamak da içimden geliyor. Bilemedim kısaca :)
Nihayetinde yazmaya geri döndüm ve (her ne kadar hevesimizi kırsalar da) BT'nin ilerlemesini çok istiyorum. Bunu da paylaşmak yine çok hoşuma gidecektir. (Umarım)
Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALIKÇI TEKNESİ
Fantasy"Gözümü açıyorum... Maviliğin ve aydın renklerin birleşimini görüyorum. Nedir bu? Bilmiyorum. Henüz. Hayatım bir amaç uğruna yaşlanmak ve uğruna ölmek ile geçti. Neden? Bilmiyorum. Henüz. Bir koltuğa oturup bütün hayatımın orada geçmesini dilediğim...